İstanbul Tabip Odası (İTO) Başkanı Osman Küçükosmanoğlu, onaylı randevu sisteminin kamu sağlık hizmetlerinde yaşanan ‘kaos’u çözmeye yetmediğini söyledi. Muayene randevusu alabilmenin sorunları çözmediğini belirten Küçükosmanoğlu, hastaya ayrılan kısa sürelerin doktorlara başvuruları da artırdığını vurguladı.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca her hafta İstanbul’daki farklı bir hastanede, yeni sistemin randevu bulmada ciddi rahatlama getirdiğini yeniliyor. Ancak hekim meslek örgütü, bakan Kocanın bu yönündeki açıklamalarını yalanladı.
Odada bugün düzenlenen basın toplantısında konuşan Küçükosmanoğlu, sağlıkta iyi gitmeyen işlerin vatandaşın gündeminden düşmediğini söyledi. AKP iktidarının sağlıkta kuyrukları kaldırdıklarını ileri sürdüklerini hatırlatan Küçükosmanoğlu, şunları söyledi:
“İnsanlar şimdi bilgisayar, telefon başında randevu almak için uğraşıyor. Doktora, hastaneye, sağlık hizmetine ulaşmakta zorlanıyor. Randevu alıp, hastaneye gelmeyenlerin oranı çok düşük. Onaylı randevu sorunu çözmez.”
1 milyar başvurunun 81 milyonu randevuya gelmeyenler
Oda genel sekreteri Dr. Ertuğrul Oruç, basın açıklamasını okudu. Onaylı randevu sisteminin bir ayı doldurduğunu belirten Oruç şöyle devam etti:
“Sağlık Bakanlığı, meseleyi ilk andan itibaren basit bir uygulama problemi gibi yansıtmayı seçti. Oysa 2023 yılında hekime başvuru sayısı (150 milyon acil servis başvuruları dahil) yaklaşık 1 milyarı buldu. Her yıl bu sayı katlanarak artıyor. Randevu neden bulunamıyor demeden önce sorgulanması gereken Türkiye’de hekime başvuru talebinin niye bu kadar yüksek olduğu. Ancak Sağlık Bakanı’nın odaklandığı nokta, yıl içinde iptal edilip gelinmediğini söylediği 81 milyon randevu. Bu randevular iptal edilmeyip gelinseydi, Sağlık Bakanı’na göre ortada sorun yoktu.“
Oruç Kocanın hekime başvuru sayısında bir sorun görmediği için sorunu randevu sayısını artırarak çözmek istediğini söyledi: “Bunun başlıca iki yolu vardır. İlki hekimin mesai saatleri içinde gördüğü hasta sayısını arttırmak, yani muayene süresini kısaltmak. Halihazırda muayene süreleri zaten kısa. Ama bu bile uzun gelmiş olacak ki muayene sürelerinin bir iki dakikaya kadar indirildiğine şahit olduk. İkinci yolsa mesai saatlerini uzatmak. Doktorları buna ikna etmek için Sağlık Bakanlığı, 9 Mayıs tarihinde Resmi Gazete’de mesai saatleri dışında yapacakları poliklinik hizmetleri için hasta başına iki katı ödeme yapılmasını öngören bir tebliğ yayınladı. Polikliniklerin asistan hekimler üzerinden yürüdüğü eğitim hastanelerinde ise asistan hekimlerin karşı çıkışını engellemek için baskı ve mobbing uygulandığına yönelik çokça duyum alıyoruz.
Bunların hiçbirinin yaraya merhem olmadığının kanıtı niteliğinde birkaç gelişme yaşandı. Yeni sisteme dair şikayet başvurularında patlama yaşandığı kamuoyuna yansıdı. Ayrıca hastaların tetkik sonuçlarını doktoruna göstermesi için ek randevu istenmemesine dair Bakanlık tarafından hastanelere yazı gönderildi. Sağlık Bakanı’nın yeni sistemi açıkladığı ilk andan itibaren randevusuz da hasta bakılacağını vurgulamasını da meselenin yalnızca Onaylı Randevu Sistemi ile çözülemeyeceğinin bir kanıtı olarak görmek gerekir.”
Oda sorunun çözümü için şunları önerdi:
*Tedavi etmeyi değil hastalandırmamayı hedefleyen, koruyucu sağlık hizmetlerinin öncelendiği bir sağlık sistemi anlayışına geçilmeli,
*Hastalıkların oluşmasının en önemli sebebi yoksulluğa bağlı yeterli beslenmeme, dinlenmeme, kötü şartlarda yaşama ve stres altında kötü şartlarda çalışmaktır. Toplumdaki hastalık sıklığını azaltmak için yoksulluğu önleyecek tedbirler alınmalı, çalışma yaşamı insani şartlara göre düzenlenmeli,
*Her hastanın ihtiyacına uygun sağlık hizmetine ulaşmasını sağlayacak sevk zinciri sistemine geçmeye dönük adımlar atılmalı,
*Sevk zincirinin en önemli halkası olacak olan aile hekimliklerinin insan gücü, tıbbi malzeme, bina vb. koşullarının iyileştirilerek koruyucu hekimlik merkezli bir görev tanımı yapılmalı,
*İyi işleyen bir kamu sağlık sisteminde özel sağlık sermayesi yaygınlaşamaz ve büyüyemez. Ancak mevcut tabloda büyümeye ve serpilmeye devam etmektedir. Kamunun özel sağlık sermayesinin büyümesini teşvik eden politikaları terk edilmeli, bu kaynaklar kamu sağlık alanına aktarılmalı,
*Sağlığı özelleştiren, piyasalaştıran, doktoru ucuz emek haline getiren, halkın sağlık hakkını gasp eden Sağlıkta Dönüşüm Programı derhal terk edilmeli, yerine eşit, ücretsiz, nitelikli, kamu eliyle sunulan bir sağlık anlayışına geçilmeli.