MESUDE ERŞAN
mesudeersan@diken.com.tr
@mesudersan
Kan ve Ötesi Projesi Türkiye Girişimi Raporu’na göre 2021’de yıllık kan ve kan ürünlerinin maliyeti yaklaşık 1,1 milyar TL. ‘Kan ekonomisi’nin, milli ekonomi içindeki payı yüzde 1.
Kan tedariki, tedavi süreci, bağışların ve bağışçıların işgücünden uzak kalmasının maliyetiyse 405,9 milyon dolara ulaştı.

Söz konusu rapor, ZAY Strateji Başkanı Zafer Yavan, iç hastalıkları ve hematoloji uzmanı Prof. Dr. Mustafa Çetiner, çocuk sağlığı ve hastalıkları, çocuk hematolojisi uzmanı Prof. Dr. Yeşim Aydınok ve iç Hastalıkları ve hematoloji uzmanı Prof. Dr. Mehmet Ali Özcan’ın desteği ve Kanser Savaşçıları Derneği, Talasemi Federasyonu ve Bristol Myers Squibb Türkiye’nin işbirliğiyle hazırlandı. Raporun benzeri daha önce Belçika, Yunanistan, İtalya, Polonya ve Romanya’da da çıktı.

Rapor ayrıca hasta ve hasta yakınları açısından konuyu ele alarak kan nakli sürecinin sebep olduğu maddi kayıplar ve sorunları da değerlendiriyor.
Kan yönetimi de ‘sürdürülebilir’ olmalı
Kan sadece insandan sağlanabilen ve muadili olmayan hayati önemde bir ürün. Başta hematoloji ve onkoloji hastalıkları olmak üzere organ nakilleri, kalp damar ve acil cerrahileri, anestezi, yoğun bakım, gebelikte kan ve kan ürünlerine ihtiyaç duyuluyor. Deprem gibi afetler ve başka olağanüstü durumlarda kan ihtiyacı ciddi oranlarda artıyor. Yeterli miktarda güvenli kan ve kan bileşenine erişimin olmaması, hastaların sağlık hizmetlerine erişim hakkını tehlikeye atabiliyor.
Yetersiz kan arzı ölümcül sonuçlara, ihtiyaç fazlasıysa kamu kaynaklarının israfına yol açıyor. Her 100 bağışçıdan 85’i kan vermek için yeterli koşullara sahip. Kızılay, 2019-2020’de toplanan kanın yüzde 3.2’sini imha etmek zorunda kaldı. Bu oran 2011’de yüzde 11’di.
Gelişmiş ülkelerde kan bağışlarının nüfusu oran yüzde 5, Türkiye’deyse yüzde 1.5-2. Öte yandan kan ve kan ürünlerine talebi artıran faktörler var. Yaşam süresini uzaması, sağlık hizmetlerine erişimin artması, artan çevresel sorunlar, göç, afet ve küresel salgınlar.
Hemen her alanda konuşulan ‘sürdürülebilirlik‘ kavramı, kan yönetimi için de söz konusu. Bunun için kanın tedariki, kontrolü, nakle (transfüzyon) hazırlanması, ihtiyaç duyulan zamanda doğru yere sevki, tedavi alan hastaların ekonomiye katkısı ya da tedavi alamayan hastaların ekonomik sistemde kaybıyla tedavinin yan etkilerine bağlı ilave maliyetlere bakılıyor. Sürdürülebilir kan yönetiminde, yeteri miktarda ve güvenilirlikte kan ve kan ürünü, en uygun maliyetle hizmete sunulmaya çalışılıyor.
Türkiye’deki kan yönetimi sistemine projeksiyon tutan, bu kaynağın daha verimli kullanılması ve geliştirilmesi için öneriler sunan raporun özetle verileri şöyle:
* Ağırlıklı olarak personel giderlerine dayanan kan ve kan ürünleri tedariki yaklaşık maliyetleri, personel giderlerinin Türkiye’de düşük olması nedeniyle, gelişmiş ülke ortalamalarının oldukça altında. Türkiye’de kan ekonomisi 2021 fiyatlarına göre yıllık toplam kan tedariki maliyeti 141,2 milyon dolar, toplam tedavi maliyeti 230,3 milyon dolar. Bağışçıların, kan hastalarının ve refakatçilerinin kan bağışları ve tedaviler nedeniyle iş gücünden uzak kalma maliyeti ortalama 34,4 milyon dolar. Toplamdaysa yaklaşık 405,9 milyon dolar.
* Sağlık harcamalarının milli gelire oranı gelişmiş ekonomilerde yüzde 5-10, gelişmekte olan ekonomilerde ise yüzde 1-5 arasında. Tek başına kan ekonomisinin 2021’de Türkiye milli ekonomisinde binde 0,5’lik bir pay oluşturduğu tahmin edilse de bazı varsayımlar altında bu pay yüzde 1’e kadar çıkabilecek.
* Kan yönetimindeki değişken maliyetler ve hizmet sağlayıcıların çeşitliliği kan ve kan ürünleri arzı için bir toplam maliyet hesabını zorlaştırıyor. Öte yandan kan ve kan ürünlerinin yapısı gereği fiyat dalgalanmaları çok yaşanmıyor. Son üç yıl ve son beş yıl kullanım ortalamalarına göre toplam kan transfüzyonunun hacim olarak yüzde 55’i, transfüzyon maliyetinin ise yaklaşık yüzde 60’ı eritrosit süspansiyonundan oluşuyor.
* 2021 Sağlıkta Uygulama Tebliği (SUT) işlem puanları ve maliyetleriyle yıllık kan ve kan ürünlerinin maliyeti yaklaşık 1,1 milyar TL yani 123,7 milyon dolar (raporun hazırlanmaya başlandığı 2021’deki dolar kuru olan 8,89 TL’den hesaplanmış.)
* Kızılay’ın kan ve kan ürünleri toplama ve hazırlama faaliyetlerinin maliyetlerinin detaylarına ilişkin yayınlanmış bir veriye çalışma kapsamında ulaşılamadı. Faaliyet raporlarında 2019 ve 2020 yılları için kan hizmet giderleri sırasıyla 906 milyon 351 bin 90 TL ve 1 milyar 27 milyon 834 bin 975 TL.
* Sadece 4 bin 500 talasemi hastasının ve kan bağışçısının ayda iki kez kan nakli olduğu varsayımı altında sekizer saat iş gücü kaybı maliyeti, yıllık 22,9 milyon dolar. Hastaların yanlarında bir refakatçiyle gelmeleri ve talasemi hastaları dışında diğer kan hastalarının (bin 500 hasta) da mevcut olduğu varsayılırsa bu tutar yıllık 45,8 milyon dolara ulaşıyor.
* 2010-2019 arasında TÜİK istatistiklerine göre nüfus artış hızı yıllık ortalama yüzde 1,2 olarak gerçekleşti. Ancak aynı dönemde artan sağlık hizmetleri, yoğun dış göç ve yaşlanan nüfus gibi etkenlerin bir araya gelmesiyle toplam kan nakli hizmeti sayısı yıllık ortalama yüzde 4,7 ile nüfustan dört kat hızlı arttı.
* Kan nakli ihtiyacını azaltan yenilikçi tedaviler, kan talebinde yüzde 10-40 arasında düşüş sağlayabilir. Arzın talebi karşılamama riskini yüzde 24’den yüzde 2’ye kadar düşürebilir.
‘Maliyet hesabı değişmeli‘
Prof. Dr. Mustafa Çetiner Türkiye’de kan ihtiyacı azalmadığını aksine arttığını söyledi: “Çünkü yaşam süremiz uzuyor. Yaşlılar kan veremiyor. Kanser farkındalığı, kanserle yaşayan hasta sayısı da arttı. Önceleri çok hızlı kaybettiğimiz hastaları artık yıllarca yaşatabiliyoruz. Kanser bir ileri yaş hastalığı. Nüfusumuz yaşlandıkça kanser sıklığı da artıyor. Türkiye’de kan bağışı oranları istediğimiz düzeylerde değil. Kan ilaç gibi. Gereksiz verilmemeli. Kan tüketimini azaltmanı önemli bileşenlerinden biri kan ve kan ürünlerini akılcı kullanmak. Sentetik kan ve kan ürünleri henüz yok. Ama kan yapımını uyaran bir takım ilaçlar var. Bu tedavilerin giderek yaygınlaşması, kan ve kan ürünlerine ihtiyacı azaltabilir. İlaç maliyeti=Kutu başı maliyet hesabından vazgeçilmeli. Yenilikçi tedavilerin maliyetlerine bakılmalı.”
İktisatçı gözüyle baktığında arz yönünde bir sorun yokmuş gibi gözüktüğünü belirten Zafer Yavan, şu konulara dikkat çekti: “Arzda orta uzun vadede riskler gördük. Kendi haline bırakılacak bir mevzu değil. Nüfus yaşlanıyor. Nüfus arttıkça ve toplumlar zenginleştikçe kronik kan hastalıkları daha belirgin hale geliyor. Örneğin iklim değişikliğinin yarattığı afetler, özellikle kan temini ve talebine ilişkin kriz senaryolarını daha sık ve daha derin yaşanabileceğini gösteriyor. Göç kan talebi ve arzını değiştirebilecek.”