İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Boğaziçi raporunda, örgütün Avrupa ve Orta Asya direktörü Hugh Williamson, şu ifadeleri kullandı “Erdoğan’ın Boğaziçi Üniversitesi’ne seçilmemiş bir rektör ataması ve bu hareketi barışçıl bir şekilde protesto eden öğrencilerin şiddet kullanılarak tutuklanması, hükümetin temel insan haklarını hiçe saydığını gösteriyor.“
Williamson ayrıca, rektör atamasını ‘akademik özgürlüğe ve Türkiye’deki üniversitelerin özerkliğine saygısızlık’ olarak nitelendirdi.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Boğaziçi Üniversitesi rektörlüğüne daha önce AKP’den aday adayı olmuş Prof. Dr. Melih Bulu’yu atamasıyla, öğrenciler, öğretim üyeleri ve mezunlardan tepkiler yükselmiş, halen devam eden ‘kayyım rektör’ protesto gösterileri başlamıştı.
İnsan Hakları İzleme Örgütü ‘kayyım rektör’ protestoları hakkında bir rapor yayımladı.
Dördü gözaltı sonrası serbest bırakılmış 18 öğrenci, dört avukat ve iki akademisyen görüşüldüğü, görüntülerin ve yasal belgelerin incelediği ve dört öğrenci protestosunun izlendiği aktarılan raporda şunlar kaydedildi: “Boğaziçi Üniversitesi’nin öğrencileri ve akademik personeli, kurum üzerinde devlet kontrolünü dayatma ve akademik özerklik ve özgürlüğü baltalamaya yönelik bir hareket olarak gördükleri atamaya itirazlarını barışçıl bir şekilde ifade etme hakkını yasal olarak kullandı.”
Orantısız güç vurgusu
Raporda, yetkililerin protestolara ‘sürekli olarak orantısız güç kullanımı ve keyfi gözaltı ile yanıt verdiği’ kaydedildi.
4 Ocak’taki ilk protestolarda orantısız güç kullanımının belirgin olduğu vurgulandı ve şöyle devam edildi: “Eylemlere katılan bir Boğaziçi üniversitesi öğrencisi, polisin onu yakalayıp sürükleyerek bileklerini, kollarını ve sırtını yaraladığını söyledi. İlk ismini Muhammed olarak veren bir başka öğrenci, polislerin bir protestocuyu üniversite binası içinde park etmiş bir otobüse sürüklerken gördüğünü söyledi.
Polisin kampüs içindeki öğrencilerin çıkışını ve kampüs dışındaki protestocuların toplanmasını engellediği 1 Şubat günü, müdahale daha da sertleşti. İnsan Hakları İzleme Örgütü, polis memurlarının, hiçbir saldırganlık belirtisi göstermeyen en az dört barışçıl protestocuyu tutuklamak için aşırı güç kullandığına tanık oldu. Çevik kuvvet polisi o akşam kalabalığı dağıtmak için kampüse girdi ve 50’den fazla öğrenciyi tutukladı.
2 Şubat’ta aşırı güç kullanımı önemli ölçüde arttı, İnsan Hakları İzleme Örgütü dişleri kırılmış, yüzleri kanla kaplanmış, tutuklamaya direnmeye çalışmayan protestocuları tekmeleyen birkaç polis memurunun görüntülerini gördü. Polisin protestoculara yönelik şiddet içeren baskıları sonraki günlerde yeniden başladı.”
Gözaltılar
Avukatlar alınan bilgiyle, ilk gözaltıların İstanbul valisinin sabah 03.00’deki talebi üzerine 5 Ocak’ta gerçekleştiği aktarılan raporda şunlar kaydedildi: “Şafakta polis, gösterilere katılan iki trans kadın Yıldız İdil Şen ve Havin Özcan’ın kaldığı eve baskın düzenledi. Şen, polislerin başlarına silah dayayıp, tokat attıklarını söyledi. Gözaltına alınanlara yönelik zorunlu sağlık muayenesi sırasında polis memurlarının hastane odasında kaldığını ve gözaltı süresince transfobik hakaretler kullandığını da belirtti. Polislerin kendisini copla tecavüz etmekle tehdit ettiğini söyleyen Şen, ‘Muhtemelen bundan hoşlanırsınız’ dediklerini de vurguladı.“
Gözlatına alınan bazı öğrencileri temsil eden bir avukat İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne şöyle konuştu: “Süreç o kadar hızlıydı ki savcı emirleri el yazısıyla polise gönderdi. Savcı ayrıca tutuklulara 48 saatlik uzun bir gözaltı süresi verdi. Bu gözaltı süresi, suçlamaların ne kadar hafif olduğu düşünüldüğünde Türkiye’nin iç hukukuna aykırıdır.
Polis, öğrencileri gözaltına alma arayışında yanlış evlere baskın düzenledi, kapıları ve duvarları kırdı, sakinlere kötü muamele etti ve aşırı güç kullandı. Tutuklamalardan saatler sonra bile, biz avukatlar olarak itirazlarımızı sunabileceğimiz bir dava numarası veya bir savcı bulamadık. Yetkililerin terörle bağlantılı olduğunu iddia eden ifadeleri, bunu destekleyecek hiçbir kanıt olmadığı için açıkça yanıltıcıdır.”
LGBTİ+ karşıtı söylem
Raporda, hükümet yetkililerinin ‘muhafazakar öfkeye başvurmak ve protestoları gayrimeşrulaştırmak için’ LGBTİ+ karşıtı söylem kullandığı kaydedildi.
Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi bir trans kadın İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne şöyle konuştu: “Atamadan çoğunluktan daha fazla etkilenen azınlık grupları var, örneğin LGBTQİ’ler; özellikle trans kadınlar ve erkekler. Benim gibi trans kadınların çok sınırlı güvenli alanlara sahip olduğu bir zamanda, böyle bir atama bizi bu alandan uzaklaştırma girişimi gibi görünüyor. Biz sadece var olmak istiyoruz.”