Bugün her konuda tam anlamıyla lafla peynir gemisi yürüyor. Her şey laftan ibaret. Hakikat ortalarda yok. Her sorunun üstü hamaset örtüsüyle örtülüyor kolayca. Gazze’de soykırım devam ederken bizim şirketler de İsrail ordusunun ihtiyaçlarını bu ülkeye gönderiyorlardı. Bunu ortaya koyduğumuzda karşımıza çıkan yine “retorik sanatı” oldu. İktidar partisine oy veren insanların Gazze konusundaki hassasiyetine seslenilerek olup biten ört bas edilmeye çalışıldı.
KARAR. tehditlere, baskılara, resmî yalanlara rağmen gazetecilikte takip fikri denilen bir tavır içinde konuyu ısrarla gündemde tuttu. Bu yayınlara karşı iktidarın propaganda timleri harekete geçtiler. “İsrail ile ticaretin sürdürüldüğü doğru değil, iftira” diyorlardı başta. “İsrail ile ticaret yaptığımızı söyleyen haindir, PKK’lıdır, FETÖ’cüdür” diye bağırıp çağırıyorlardı. Konuşmuyorlardı, bağırıyorlardı… Sonra mızrağın çuvala sığmadığı görülünce “Satılanlar aslında Filistinlilere gidiyor” iddiasıyla savunmaya geçtiler. Bu iddia da çürütülünce “İsrail ile ticareti sona erdirmenin veya diplomatik ilişkileri kesmenin Türkiye’ye ne faydası olacak, Gazze’ye ne faydası dokunacak?” retoriği devreye girdi.
“Esenyurt düşerse Kudüs düşecek” veya “CHP kazanırsa İsrail sevinecek” sloganlarına sahne olan yerel seçimlerdeki hezimet ise bir tutum değişikliğine ihtiyaç hissettirdi. Ama tutumdan ziyade dil değişmiş gibi görünüyor. 31 Mart seçiminin ardından “Artık o iş bitti” sözleriyle sonlandırıldığı açıklanan İsrail ile ticaretin devam ettiğini, bir Türk şirketinin Çanakkale’den Hayfa Limanı’na gemilerle çimento ve çelik taşıdığını KARAR. ortaya çıkardı. Önceki aylarda bu kirli ticaretin üçüncü ülkeler üzerinden sürdürüldüğüne ilişkin bilgi ve belgeleri paylaşmıştık. Ancak bu son olay ihracatın tekrar doğrudan doğruya Türk limanlarından İsrail limanlarına yapıldığını gösterdi.