Hani deriz ya, “sinek küçüktür ama mide bulandırır”. İşte bizim işler de öyle ilerliyor. Büyük işlerde küçük düşüncelerle sistemi kilitlemek noktasında üzerimize kimse olmasa gerek.
Türkiye’nin acilen yeni döviz kaynaklarına ve yabancı sermaye yatırımlarına ihtiyacı vardır. Böyle bir ortamda daha elimizdeki projeleri ve taahhüt edilmiş sermayeyi kullanamıyoruz. Küçük hesaplarla, büyük işleri baltalıyoruz.
Sanıyor musunuz, yabancıyı zora soktuğumuzda bu iş sadece iki şirket arasında kalıyor. İletişimin bu kadar yüksek olduğu bir dünyada herkes birbiri ile bilgi paylaşıyor. İstanbul Finans Merkezi Projesinde alınan avansların proje ilerlememesine rağmen ödenmemesi, potansiyel gelecek diğer Körfez yatırımcılarını da uzaklaştırıyor.
Tam da bu sermayenin önemine vardığımız bir dönemde.
Emin olun ki biz güven verici, kurumları ve kuralları ile işleyen bir ekonomik model oluşturabilirsek, ne faiz artırımına ne de dış borçlanmaya bu kadar ihtiyaç duyarız.
Yeter ki, bize emanet edilenlere ihanet etmeyelim.
Yeter ki, bize iyi gözle bakanlara iyi projelerle karşılık verelim.
Yeter ki, bizi bizden iyi görenleri bizde kendimizden iyi görelim.