Ben açıkçası devletin ve ülke yönetiminin ciddiyet içerisinde ve bilgilerin tamamını toplayarak icraat yaptıklarını sanırdım.
Yıllar geçti ve gördüm ki, devlette ve özellikle de yönetimlerde bilgi öyle çok önemli bir şey değilmiş. Kafasına göre takılanların yönettiği bir ülkeymişiz. Bunu NASS politikasında net olarak görmedik mi?
Şimdi size iki önemli veri söyleyeyim: Hammadde ve ara malı ithalatımız düşmeye devam ediyor (önemli kısmı enerjiden)
Ama artan ithalatımız tüketim malından geliyor.
Ticaret Bakanlığı verilerine göre kasım ayında bile tüketim malı ithalatı yüzde 39,8 artış göstermiş. Ocak-Kasım dönemi tüketim malı ithalat artışı ise yüzde 60,0…
Deli gibi, çılgınca tüketmeye devam ettiğimizi gösteren bir veridir bu.
Grafikte net olarak görülen iki veri var: 1-) Tüketim malı ithalatımız rekorlar kırmaya devam ederek yıllık bazda 46,7 milyar dolara ulaştı. 2-) Altın ve enerji hariç dış ticaret açığımız bozulmaya devam ediyor ve yıllık bazda -33,3 milyar dolara ulaştı.
Ekonomik aktiviteye bağlı ne reel bir ihracat artışı yaşıyoruz ne de reel bir ithalat düşüşü başladı.
Yani değişen bir şey yok… Tersine reel bir ithalat artışı hızlanarak devam ediyor.
Bunun bir diğer anlamı da şudur: Tüketimi kısmadan, enflasyonun gerisinde kalan faizler bizi Arjantin örneğine taşıyabilir. Türkiye de bir enflasyon & faiz sarmalına girerek kaybet kaybet dönemi yaşayabilir.
O nedenle faizlerin daha da artması ve tüketim ithalatını kısması gerekiyor. Bunun başka yolu yok…