CANAN COŞKUN
[email protected] / @canancoskun
İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch), ‘Türkiye’de Kadına Yönelik ve Aile İçi Şiddetle Mücadele: Korumadaki Zaafların Ölümcül Sonuçları’ başlıklı bir rapor yayınladı.
Rapor çalışması kapsamında mağdurların yanı sıra hâkimler, savcılar ve polislerle de görüşen HRW’nin aktardığına göre, kolluk ve yargı mensupları yetkililerin hareke geçmesi için sosyal medyanın etkili olduğunu kabul ediyor.

HRW’nin Türkiye’nin geçtiğimiz yıl İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi bağlamında hazırladığı 85 sayfalık raporda şiddet mağduru kadınlar, kolluk ve yargı mensuplarıyla görüştü. Raporda öne çıkan konu başlıkları şöyle:
Tedbir kararları caydırıcı mı?
Raporda, kolluk güçleri ve mahkemeler tarafından kadınları korumak ve şiddet döngüsünü kırmak amacıyla verilen tedbir kararlarının sayısında belirgin bir artış görüldüğü belirtiliyor.

Rapora göre, koruyucu ve önleyici tedbir kararlarındaki artışa rağmen yetkililer aile içi şiddet mağdurlarını koruyamıyor. Kadınlar, bazı vakalarda tedbir kararları bulunmasına rağmen öldürülüyor.
HRW, rapor çalışması kapsamında kadınların kolluk güçlerine veya savcılıklara şikâyette bulunarak koruyucu önlemler aldırdığı 18 vakayı ayrıntılı bir şekilde inceledi. İncelenen vakalardan altısında kadınlar tedbir kararlarına rağmen öldürülmüştü.
Diğer vakalarda ise kadınlar çok sayıda mahkeme kararı çıkartmış olsalar da, failler bu kararları defalarca ihlal ederek şiddet ve yıldırma döngüsünü sürdürmüş.
‘Tedbir kararlarının fazla olmasının arkasına saklanıyorlar’
HRW’nin görüştüğü kolluk ve yargı mensupları arasında aile mahkemesinden emekli olan bir hâkim de yer alıyor. Emekli hâkime göre, hükümet ve mahkemeler eleştirilerden kurtulmak için koruyucu ve önleyici tedbir kararlarının sayılarının yüksekliğinin arkasına saklanıyor. Tedbir kararlarının aile içi şiddetle mücadelede etkin olup olmadığını kanıtlayan bir veri de bulunmuyor.
HRW’nin görüştüğü hâkimler, tedbir kararlarının ihlal edilmesiyle ilgili bilgilerin her bir dava dosyasında bulunduğunu söylüyor ancak bu ihlallerin mahkeme ve savcılıkların kullandığı Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi’ne (UYAP) işlenmediğini de ekliyorlar.
Dolayısıyla tedbir kararı ihlallerine ilişkin veriler merkezi olarak toplanmıyor.
HRW’nin görüştüğü eski eşi tarafından aile içi şiddete maruz bırakılmış Merzuka Altunsöğüt, sürekli uzaklaştırma kararı çıkardığını söylüyor ve şöyle devam ediyor:
“Bir kâğıt veriyorlardı elimize. ‘Buyurun size uzaklaştırma kararı çıkardık, artık gelmeyecek.’ Ama ertesi gün ben işten geliyordum, adam yine kapıda… Polisi arıyorum, o gelene kadar zaten gidiyor.“
Hâkimden tavsiye: Onu bu kez affet
HRW’nin görüştüğü şiddet mağduru kadınlardan biri de Başak*. Altı yıldır evli olduğu Ferit*’in şiddetine maruz kalan Başak, şikâyet için gittiği karakolda polislerin ilgisizliğiyle karşılaştı. Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’ne yönlendirilen Başak’a burada da savcı tarafından haklarıyla ilgili bir bilgilendirme yapılmadı. Başak’ın aktarımına göre, kendini bıçakla tehdit eden Ferit ‘yaralama’, ‘bıçakla tehdit’ ve ‘hakaret’ suçlarından 20 ay hapis cezasına mahkûm edildi, ancak beş yıl içinde kasten bir suç işlememek kaydıyla hükmün açıklanması geri bırakıldı. Mahkemenin hâkimi Başak’a Ferit ile ilgili “Bak, seni seviyor. Çocuklarının babasıdır. Yaptıklarından pişman. Onu bu kez olsun affet!” dedi.
Polisler karakola psikolog istiyor
HRW, çalışma kapsamında İstanbul’un dokuz ilçesindeki karakollarda kolluk güçleriyle de görüştü. Buradaki görüşmelerde polisler karakollarda aile içi şiddete maruz kalan kadınlarla görüşmesi için psikolog görevlendirilmesi gerektiğini belirtti.
HRW, bu sırada şiddet mağduru kadınlarla yapılan görüşmelerdeki eksikliği de yerinde gözlemleme fırsatı buldu. Görüşme sırasında eşinin cinsel şiddetine maruz kalan bir kadının gizli ve özel bir görüşmeyle alınması gereken ön ifadesi başka birçok insanın bulunduğu bir ortamda alındı. Sığınma evine yerleştirilmeyi talep eden kadın ifade verirken iki küçük çocuğu da bekleme odasında yalnız başlarınaydı.
Sorular yanıtsız bırakıldı
HRW, yürüttüğü çalışma kapsamında Adalet ile Aile ve Sosyal Hizmetler bakanlıklarına, kadınların korunmasında gerekli özenin gösterilmemesi sebebiyle açılmış herhangi bir soruşturma bulunup bulunmadığını sormak için mektup da yazdı ancak bir cevap alamadı.
Aynı şekilde Hâkimler ve Savcılar Kurulu da ilgili yargı mensupları hakkında disiplin soruşturması yapılıp yapılmadığıyla ilgili soruya yanıt vermedi.
İçişleri Bakanlığı’nın aynı mektuba verdiği yanıtta ise HRW’nin araştırdığı altı öldürme vakasından birinde dokuz polis memuruna disiplin cezaları verildiği söylendi ancak verilen disiplin cezalarının detayları hakkında bilgi paylaşılmadı.
Başka bir vakada iki kolluk görevlisi hakkında açılmış disiplin soruşturmalarının halen sürdüğü belirtildi. Diğer dört vakada ise açılmış herhangi bir disiplin soruşturması yok.
‘Aile içi şiddetle mücadele çabaları baltalanıyor’
HRW Avrupa ve Orta Asya direktör yardımcısı Emma Sinclair-Webb çalışmayla ilgili şunları söyledi:
“Türkiye’de aile içi şiddetle mücadele etmek için oldukça gelişmiş bir hukuki ve kurumsal çerçeve mevcut olmakla birlikte, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı ve hükümetin toplumsal cinsiyet eşitliğini reddeden politikası, aile içi şiddetle mücadeleye yönelik çabaları baltalıyor. Uluslararası hukuk normlarının çöpe atılması ve toplumsal cinsiyet ayrımcılığı temelli şiddetin yok edilmesi çabalarının kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesinin daha geniş bağlamına yerleştirilmemesi, kadınlara yönelik ayrımcılığı meşruymuş gibi göstermekten başka bir amaca hizmet etmez.”
(*) HRW, Başak’ın ve eşinin adını talep üzerine mahremiyet nedeniyle gizledi.