ECE PİROĞLU
ecepiroglu@diken.com.tr
@EcePIROGLU
Hem ekranda hem de tiyatro sahnesindeki performanslarıyla yükselişte olan Helin Kandemir’le oyunculuk yolculuğunu, tiyatro sahnesinde olmayı ve hedeflerini konuştuk.

Çocuk yaşta kameralar önüne geçen Kandemir, henüz 15 yaşındayken Emin Alper’in ‘Kız Kardeşler’ filmindeki Havva rolüyle Uluslararası İstanbul Film Festivali‘nde ‘en iyi kadın oyuncu’ ödülüne layık görülmüştü.
Şu an 19 yaşında olan genç oyuncu, son zamanlarda hem ‘Bihter’ filminde canlandırdığı ‘Nihal’ karakteriyle hem de ilk tiyatro oyunu ‘Balina’yla adından söz ettiriyor.
Ekran önündeki oyunculuk yolculuğuna yakın zamanda tiyatroyu da ekleyen Kandemir, Samuel D. Hunter’ın aynı isimli oyunundan uyarlanan ‘Balina’da Enis Arıkan, Şebnem Bozoklu, Yağız Can Konyalı ve Emine Evirgen’le aynı sahneyi paylaşıyor.
İbrahim Çiçek’in yönettiği bir baba-kızın çok geç kaldıkları küçük bir kavuşma hikayesinin anlatıldığı oyunda ‘Ellie’ gibi zorlu bir karakterin altından kalkmayı başaran Kandemir, bu role hazırlanırken “demir gibi bir psikoloji geliştirdiğini” söylüyor.
Kandemir’le bir araya geldik, oyunculuk yolculuğu, sahnede olmayı ve gelecek hedeflerini konuştuk.
Sizi çok uzun yıllardır ekranlardan tanıyoruz, erken yaşta oyunculuğa başladınız. Hikayenizi merak ediyorum hayalini kurduğunuz bir şey miydi, nasıl başladı oyunculuk yolculuğunuz ve nasıl gidiyor?
Oyunculukla, 3-4 yaşlarındayken bir kamera şakasında ‘hatıra kalsın’ niyetiyle oynarken tanışmıştım. O zamanlar, yaşımdan dolayı ben de bu kadar derinleşecek bir şeyin içine düştüğümü de anlamamıştım. 3-4 seneye yakın çalıştım, sonra bir ara verdim ve seslendirmeden devam ettim. Şimdi 19 yaşındayım, arayı çıkardığımda neredeyse 10 seneye yakın sevdiğim işle birlikte büyüyorum.
Sizi beyazperdede ilk Emin Alper’in ‘Kız Kardeşler’ filmiyle gördük. Oradaki performansınızla İstanbul Film Festivali’nde en iyi kadın oyuncu ödülüne layık görüldünüz. Şimdilerse ise dijital platforma çekilen Bihter filmi ve sahnede Balina oyunuyla devam ediyor yolculuğunuz. Nasıl bir tempodasınız, neler hissediyorsunuz?
İnsanın; bir kameranın önünde ya da sahnede, tamamen kendi ruhunu ve duygusunu kullanarak yaptığı bir şeyin başkalarının kalbinde karşılık bulduğunu görmesi çok eşsiz bir şey. Kalbime sinen, içinde güvenli, huzurlu hissettiğim işler yaptığım ve o işlerle hayatıma bundan sonra da hep ben de yeri olacak şahane insanlar kattığım bir dönemdeyim. Çok sıkı çalışıyorum ve üretmeye açık genç bir kadına dönüşüyorum. Bundan sonrası için çok heyecanlıyım.
‘Güvenli alanım kamera önü’
Erken yaşta kamera karşısında olmanın avantajlarını yaşıyor musunuz ya da dezavantajları?
Avantaj ya da dezavantaj gibi değil ama farklılıklarını yaşadım. Hiçbir şeyden yarım ya da mahrum kalmadım sadece daha erken tattım. Daha farklı, daha güçlü yaşadım. Şimdi manen ve madden bağımsız, kendini sıkı sıkı koruyabilen biriyim. Çocukluğum, artık en büyük normalim ve güvenli alanımın kamera önü olduğunu diyebilirim. Bir süre sonra bu bağ kendini sadece böyle tamamlanmış hisseder hale getirebiliyor seni. Şimdi hayal ettiklerim ayağıma dolandığında, oturup kahve içmeyi öğrenmeye
çalışıyorum.
‘Demir gibi bir psikoloji geliştirdim’
Balina oyunuyla buluşmanız nasıl oldu? Zor bir metin, nasıldı hazırlık süreci?
Balina beni, hayatımın iyileşmeye ve kendimi sevip sahiplenmeye çok ihtiyacım olan bir döneminde buldu. Bir gün İbrahim’den bir telefon aldım, sonrası da ağustosun başından kasıma kadar süren üç aylık bir prova geçirdik. Bu süreçte benim için; bedenimi ve sesimi bulmak, duygumu hep diri tutmayı öğrenmek oldu.
Biricik olacak her şey zaman emek ve efor ister. O yüzden aynı bir çiçek büyütmek veya çocuk yetiştirmek gibi bir şeydi oyun çıkarmak. Metnin bütün ağırlığıyla prova sürecinde yüzleştim. Ciddi bir kondisyon ve bence demir gibi bir psikoloji geliştirdim.
Sahnede olmak nasıl bir deneyim?
Hala hissettiğim şeyi kendi kelimelerimle nasıl anlatabilirim bilmiyorum. Sanki zaten daha önce de hep hayatımdaymış ve bin tane başka sapağa sapsam yine aynı yere çıkarmışım gibi. Şimdi bu kocaman hislerin hepsinin tadını çıkarıyorum. Birbirinden yetenekli ve tecrübeli insanlarla çalışıyorum ve her gün yaptığım şeye layık kalabilmek için mücadele ediyorum.
‘Her an kırılabilir insanların hikayesi’
Yıllar önce terkettiği kızıyla tekrar bağ kurmaya çalışan bir baba ve kızının hikayesini görüyoruz sahnede, canlandırdığınız karakterde kendinizden neler buldunuz, nasıl hissettirdi bu rolü oynamak?
Bunu bir yerde sesli anlatırken hep sesim titrer. Gerçekten çok hassas her an kırılabilir. Bu yüzden de tam olarak her an kırabilir insanların hikayesi bu. Bir ömür yaşanmamış ve artık yaşanamayacak olan bir hesaplaşmanın bir makaleye sığdırılması. Daha önce bir metin üzerine bu kadar uzun süre kaldığım, bir deneyim geçirmediğim için ‘acaba duygularım oynadıkça soğur mu’ diye sahneye çıkmadan önce endişeleniyordum. Şimdi bırakın soğumayı her sahneye çıktığımda sekize katlanan, hatta bazı günler oyundan benimle eve gelen bir duygu kartelasıyla birlikteyim. İyi ki Ellie karakteri beni buldu ve birbirimizi sıkı sıkı tutup kaldığımız yerden birlikte çıktık.

Yakın zamanda Enis Arıkan’la birlikte balina dövmesi yaptırdınız, bu oyunun sizin için nasıl bir anlamı var?
Babamla ilgili bir şeyi vücudumda taşımayı çok istiyordum. Ama kayıp ve yas çağrışımlarını kalıcı olarak çizdirmeye korkuyordum. Bir gün hayatıma balina girdi, ben bütün metruk ve defolu yerlerimi dönüştürdüm. En iyileşmiş ve en cesur haliyle onu vücuduma yaptırdım.
Şimdi hem Enis -ki ona çok düşkünüm- hem tiyatro hem de bu oyun hep benimle olacak, birlikte büyüyeceğiz ve ben yıllar sonra belime bakıp dövmeme dokunduğumda bütün bunların hepsini hissedeceğim.
‘Her ışıksız, susuz hissettiğimde geri dönüp sarılacağım’
İbrahim Çiçek, Yutmak’ta birlikte çalıştığı ve en nihayetinde Cannes’da en iyi kadın oyuncu ödülüne uzanan Merve Dizdar’la eş bir yerde gördüğünü söyledi sizin için. O an neler hissettiniz?
Artık her ışıksız, susuz hissettiğimde geri dönüp sarılacağım anılarıma bir yenisi daha eklendi. Hala hissettiğim şeyi tam anlamıyla kendime bile anlatamıyorum. Ben İbrahim’e hep çok hayranım, bir oyuncu-yönetmen ilişkisinin ötesinde bana kalben temas ettiği çok hatıram oldu. Bu da onlardan biri. Benim oyun bahçeme bu kadar inanıp elimi sıkı sıkı tutan biriyle çalışıyor olmanın kıymeti içindeyim.
Aynı zamanda eğitiminizi sürdürüyorsunuz, gelecek hedefleriniz neler?
Duygu kartelamı hep diri tutmak ve bolca insani temas… Tabii ki daha somut eğitimlerim oluyor; enstrüman çalmak, okumak, dil öğrenmek gibi. Ama kökümü sağlam tutmak ve kendimi hem daha iyi bir insan hem daha da güçlü bir oyuncu kılabilmek için daha çok hissetmeyi, deneyim kazanmayı ve ana merkezi ‘insan’ olan bir iş yaptığımı hatırlamayı hiç unutmuyorum.
* Balina oyunu, sezon boyunca Zorlu PSM’de sahnelenecek.