HDP Milletvekili Altan Tan, AKP’nin IŞİD kuşatması altındaki Kürt kenti Kobani’ye yönelik politikasına tepki eylemlerinde en az 40 kişinin öldürülmesi konusunda partisine getirilen eleştirilere çarpıcı bir yanıt verdi: “Biz sokağa çağrı yaparken özenli davranmalıydık. Öncesini ve sonrasını yeterince hesaplamalıydık. Keşke Bahçeli gibi yapabilseydik.”
Hürriyet’ten Ahmet Hakan’a konuşan Altan Tan’ın, partisi adına ‘hesap hatası‘ tespiti yaptığı açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
‘Çağrı yapmamızda sorun yok’

Fotoğraf: DHA
* Bir siyasi parti ya da bir kuruluş, destekçilerini sokağa çağırabilir. Greve çağırır, oturma eylemine çağırır, sivil itaatsizliğe çağırır… Demokratik açıdan bu meşrudur. Yani bizim HDP olarak kitlemize çağrı yapmamızda bir sorun yok… Ama biz bu çağrıyı yaparken çok daha dikkatli, çok daha özenli davranmalıydık. Öncesini ve sonrasını yeterince hesaplamalıydık.
‘Sonuçları düşünmeliydik’
* HDP’nin oy aldığı kitle, PKK ile iç içe… Son 30 yılda 50 bin insan ölmüş, bunun 40 bini Kürt. Beş yüz bin kişi cezaevine girmiş çıkmış, gözaltına alınmış. Bunlar ya PKK’lı ya da PKK sempatizanı… Biz HDP olarak bir çağrıda bulunuyorsak, işte böyle bir kitleye çağrıda bulunuyoruz.
* Kitlemizi sokağa çağırırken bunun sonuçlarını düşünmeliydik. Demokratik sınırlarda durur mu, kontrol edebilir miyiz? Bunu düşünmeliydik. Halkı sokağa çağırırken vurup kırmalara, yakıp yıkmalara mahal verilmesinin önüne geçecek tarzda bir dil ve üslup kullanmalıydık.
‘Yağmanın önüne geçebilirdik’
* Olaylar çığırından çıktığı anda da yapabileceklerimiz vardı. Milletvekillerimiz, belediye başkanlarımız, parti başkanlarımız sokaklara inip taşkınlığa engel olabilirdi. Yağmalanan bir dükkânın önünde durabilirdik. Bankamatiğin önünde durabilirdik. Belki birincisinde o kitle bizi de ezer geçerdi ama ikincisinde dururdu. Bunu yapamıyorsak bırakmalıyız bu işi.
‘Maalesef öngöremedik’
* Ben HDP yönetimindeyim. Parti Meclisi’ndeyim, Merkez Yürütme Kurulu üyesiyim. Halkı sokağa çağırma kararını alanlar arasındayım. Bunları kendimi de işin içine katarak söylüyorum. Özeleştiri yapıyorum. Maalesef öngöremedik olacakları.
‘Bahçeli’nin tavrı önemli’
* Ben Devlet Bahçeli’nin siyasi fikirlerine katılmam. Ama onun son olaylardaki tavrı önemlidir. “Bizim partimizin amblemlerini, sloganlarını, işaretlerini kullanarak kimse sokağa çıkmasın” dedi. “Kim bizim amblemlerimizle, sloganlarımızla sokağa çıkıyorsa provokatördür, ajandır” dedi. Bizim de aynı tavrı sergilememiz gerekir.
‘Sen ajansın’ diyebilmeliydik’
* Yağmacıların karşısına çıkıp “sen ajansın, sen provokatörsün” diyebilmeliydik. Bunu deklare edebilmeliydik. En az Devlet Bahçeli kadar deklare edebilmeliydik. Banka şubelerini yağmalayarak, kuyumcu yağmalayarak eylem mi olur? Belediye otobüsü yakarak nereye varabiliriz ki?
‘İlk saldırıya uğrayan HÜDA PAR’
* Benim tespitlerime göre ilk olarak göstericiler, HÜDA PAR ve HÜDA PAR’a yakın kuruluşlara saldırmışlardır. Üç HÜDA PAR’lı kendi mekânlarında öldürüldü, cesetleri sokağa atıldı. Sonrasında onlar da silahla karşılık verdi.”
‘Kürtler, Kobani’yi de, Gezi’yi de, Gazze’yi de sahiplenmeli’
* Suriye’de onbinlerce insan öldü. Gazze’de bir haftada çoğu çocuk binlerce kişi öldü. Kahire’de iki bin kişi öldürüldü bir sahur gecesi… Biz parti olarak tek bir miting bile yapmadık. Ama bu sadece bize özgü bir durum değil. Türkiye’de herkes böyle ne yazık ki… Bazıları “Ben Müslümanım, Gazze’ye bir baskı olduğunda ortaya çıkarım, Kobani’den, Halepçe’den bana ne” diyor. Bir başkası “Gezi’de sokağa çıkarım ama Kürtler, Araplar her şeye müstahak, bana ne onlardan” diyor. … Biz Kürtler olarak böyle yapmamalıyız. İnsanlık adına böyle yapmamalıyız. Ayrıca bizim Kürtler olarak kaderimiz Gazze’nin, Kahire’nin, Halepçe’nin kaderine bağlı.