Sizce ben “makul şüpheli” biri miyim? Etnik kimliğim, mezhebim, siyasi görüşüm, iktidara yazdığım yazılar, yazdığım gazete, katıldığım eylemler, imzaladığım bildiriler, katıldığım toplantılar, konuk olduğum televizyonlarda savunduğum fikirler… Nasıl, durumumun pek parlak olduğu söylenemez değil mi?
Öyleyse sesli düşünelim. Yukarıda saydığım icraatlarım sayesinde polis de benim “makul şüpheli” olduğuma karar vermiş olsun. Hakkımda toplanmış bir delil, suçlu olduğumu kanıtlayacak bir ispat, suçüstü yakalanmış bir eylemim olmasına gerek yok. Şüphelenmiş bir kere ve kendine göre makul sebepleri var.
Yeni düzenlemeye göre:
• Beni yolda durdurup donuma kadar arayabilir.
• Sorgusuz sualsiz kapıya dayanıp evimin altını üstüne getirebilir.
• Beni evde bulamazsa apartmandaki tüm dairelere de zırt diye girebilir, o evleri de arayabilir.
• Yetinmezse tüm sokağı, mahalleyi, ilçeyi, şehri elden geçirebilir.
• Arabamı, yazlığımı, işyerimi bulup istediği aramayı yapabilir.
• “Şüphelendim bir kere arkadaş” diyerek ev telefonumu, cep telefonumu, maillerimi, sosyal medya hesaplarımı incik cincik edebilir.
… Diyelim ki bütün bunları yaptı ve ben masum bir vatandaşım. “Çok pardon” diyerek sıradaki şüphelilerin peşine takılabilir. İşte Başbakan olur olmaz “ben demokrasiyle anılmak istiyorum” diyen Davutoğlu’nun savunduğu yeni düzenlemenin ufak bir simülasyonu böyle oluyor. Çok stratejik derinler vallahi ne diyeyim…