EMRE ZOR
@zor_emre01
ABD’de 5 Kasım başkanlık seçimleri öncesi Demokrat Partili başkan yardımcısı Kamala Harris ile Cumhuriyetçi Partili eski başkan Donald Trump, milyonlarca seçmenin izlediği canlı münazarada kozlarını paylaştı.
Trump münazara boyunca başkan Joe Biden’a saldırdı: ‘‘(ABD Başkanı Joe) Biden neyse Harris de o.’’
Harris: ‘‘Rakibin Biden değil, benim.’’
Trump hazirandaki münazarada kolayca başa çıktığı Biden’dan sonra gerçek bir rakibi olduğunu anladı. Münazaraya beş gün hazırlanan Harris duraksamadı, özgüvenliydi ve Biden’ın beceremediğini yaptı: Trump’ı sinirlendirdi.
Harris, Trump’ın alaya alındığında öfkelendiğini ve saçmalayabileceğini biliyordu: ‘’Trump mitinglerinde hayali karakterlerden bahsediyor. İnsanlar sıkılıp terk ediyor.’’
Trump ise Biden yönetiminin sevilmeyen tüm yönlerinden Harris’i sorumlu tutmaya çalıştı, ama pek işe yaramadı…
Hazirandaki Biden-Trump münazarası 81 yaşındaki Biden’ı adaylıktan etmiş, siyasi kariyerini bitirmişti. Bayrağı devralan 59 yaşındaki Harris kısa zamanda epey bağış topladı ve anketlerde Trump’a yetişti.
Ama seçmenlerin yüzde 63’ü şikayetçiydi; Harris’in politikaları hakkında daha fazla bilmek istiyorlardı.
Eski savcı Harris münazara yapmayalı çok olmuştu. Üstelik karşısında altı münazara geçmişli, gerçekleri ‘sallamayan’, hakaret etmekten çekinmeyen, özgüveni yüksek, hüküm giymiş bir suçlu vardı: Donald John Trump.
90 dakikalık münazara haber kanalı ABC’nin ev sahipliğinde Philadelphia eyaletinde yapıldı. Stüdyoya izleyici alınmadı ve sadece konuşma sırası gelenin mikrofonu açıldı.
Adayların karşısında iki moderatör; önlerindeyse sade kalem, kağıt ve su vardı.
5 Kasım seçimleri öncesi aralarındaki ilk ve yüksek ihtimalle son münazara başladı.
Oyun!
Harris doğrudan sahnedeki yerine geçmekte olan Trump’ın yanına giderek elini sıktı ve şans diledi.
Münazaranın ana başlıkları ekonomi, kürtaj, göçmenler, Rusya-Ukrayna savaşı ve ‘İsrail-Hamas savaşı’ydı.
Fakat neredeyse hiçbir mesele detaylı konuşulmadı ve münazara epey kişiselleşti.
İlk sözü alan Harris orta sınıfın, işçi sınıfının adayı olduğunu anlatmaya çalıştı. ‘Zenginlerin adayı’ diye nitelediği Trump’ın milyarderlere vergi kesintisi hedefini hatırlattı ve ‘‘Herkesin başkanı olacağım’’ dedi.
Kameraya dönerek izleyicileri uyardı: ‘‘Bu gece bildik el kitabından tonca yalan, şikayet ve hakaret duyacaksınız’’
Oklar bir türlü Harris’e isabet etmedi
Trump ilk cümlesinden münazara taktiğini belli etti: ‘‘Ekonomiyi (Biden ile) yerle bir ettiler. Biden neyse, Harris de o.’’
Fakat 90 dakika boyunca dillendirdiği bu argüman ters tepti; daha çok Biden’ın yarıştan çekildiğine öfkeli gözüktü.
Seçimlere 2 aydan az vakit kalmasına rağmen Harris’e nasıl ‘saldıracağını’, onu nasıl tanımlayacağını aradı, bulamadı.
Öyle ki okları Biden’dan Harris’e çevirmeye uğraştı, yine isabet ettiremedi: ‘‘Harris’in babası marksist bir ekonomi profesörü. O da babası gibi marksist.’’
Trump’ın panzehiri: Alay etmek
Harris ise Trump gibi rahatça yalan söyleyebilen ve narsistik eğilimleri olan bir karakteri, bir markayı nasıl inciteceğini biliyordu.
Küçümsedi, alaya aldı…
2020’de seçimi kaybettiğini hala kabul etmeyen Trump’a dönerek ‘‘81 milyon onu işten kovdu ve hala anlamakta zorlanıyor’’ dedi. İnsanların mitinglerinden sıkılıp ayrıldığını, dünya liderlerinin Trump’a gülüp geçtiğini söyledi.
Buna karşılık Trump Macaristan Başbakanı Viktor Orban’a referans verdi: “Orban ‘En çok saygı duyulan, en çok korkulan kişi Donald Trump’ dedi.”
Harris alaya aldıkça Trump’ın konuşması hızlandı, sesi yükseldi. Ve münazaralarda saldırılarıyla bilinen Trump savunmaya geçti.
Komplo teorileri ve yanlış bilgiler
Trump aşırı sağcı grupların sosyal medyada yaydığı bir komplo teorisinin kurbanı oldu.
Konu en güçlü olduğu göçmen meselesine geldiğinde tepesi iyice atmış Trump, Ohio eyaletindeki göçmenlerin evcil kedi ve köpekleri yediğini iddia etti.
Amerikalı gazeteci müteveffa Hunter S. Thompson şöyle demişti: ‘‘Televizyonda mühim olan içtenlik. Bir başkan adayı söylediklerine hiç değilse inanır gözükmeli, zırvalasa dahi.’’
Fakat moderatör Trump’ın iddiasının doğru olmadığını belirtti, Harris ise gülerek ‘‘Aşırı’’ demekle yetindi.
Ayrıca Trump kürtaj, ekonomi, suç oranları ve göçmenlerle ilgili yanlış bilgiler verdi:
- Demokratlar bebekleri doğumdan sonra öldürmeyi destekliyor
- Tarihimizin en yüksek enflasyonuna sahibiz
- Suç oranları ABD dışında tüm dünyada düşüşte
- Demokratlar yasadışı göçmenlere oy kullandırtıyor
Harris’in en iddialı olduğu konu kürtajdı. Trump’ı Yüksek Mahkemeye yerleştirdiği üç yargıçla ulusal kürtaj hakkını iptal etmekle suçladı ve ”Trump veya devlet bir kadına bedeniyle ilgili ne yapacağını söyleyemez” dedi.
Ya kazanacak, ya kaybetmeyecek
Trump’ın olası bir seçim yenilgisini kabul etmeyeceğine ilişkin endişeler iyice arttı. Ne de olsa demokrasinin ana kuralı seçimi kaybedenin yenilgiyi kabul etmesi, edebilmesi.
Eski başkan 2020’de kaybettiği seçimlerin ardından ‘Oylar çalındı’ yalanıyla destekçilerini 6 Ocak Kongre baskınına kışkırtmıştı. Moderatörler ‘‘O güne dair pişmanlığınız var mı?’’ diye sordu, cevap alamadı, bir daha sordu, yine alamadı…
Bunun üzerine Harris, ”Temiz bir sayfa açmanın zamanı geldi” dedi ve izleyicilere seslendi: ”Kampanyamızda ülkemizi, demokrasimizi ve hukukun üstünlüğünü savunmanız için yer var. Ve kaosa son vererek demokrasimizin temellerine saldırmak gibi bir yaklaşımı sonlandırmak için…”
Trump temmuzda mitingi sırasında uğradığı suikast girişiminden doğrudan Demokratları sorumlu tuttu: ‘‘Benim hakkımda söyleyip durduğunuz şeyler yüzünden kafama kurşun yiyordum.’’
Konu dış politikaya geldiğinde ise adaylar belirsiz genellemelerle yetindi. İkisi de Ukrayna-Rusya ve ‘İsrail-Hamas’ savaşlarını bitireceğini söylemekle yetindi.
Kapanış konuşmasını yapan Trump, ‘Harris tarihimizin en kötü başkan yardımcısı’ dedi. Fakat tartışmaların epey kişiselleştiği münazarada hala tanımlamakta zorlandığı ciddi bir rakibi olduğunu anladı. Harris 90 dakika boyunca Trump’ı kendi yarı sahasından çıkartmadı.