FREDERIKE GEERDINK
İkinci turda kime oy verirdim? Türk vatandaşı değilim, dolayısıyla cumhurbaşkanlığı seçiminde oy kullanma hakkım da yok. Zaten beni zorlasanız bile bu soruya yanıt veremem.
Demokrasiden bahseden ama demokratik davranmayan dindar bir adam mı? Yoksa iki siyasi parti tarafından öne çıkartılan ve Türkiye’nin kuruluş temellerindeki bütün yanlışları sembolize eden dindar bir adam mı?
İkisi de benim kalemim değil. Hatta, Türkiye için demokrasi isteyen kimsenin kalemi değil. İlk turda, Demirtaş’ı destekleyenlerin Erdoğan ya da İhsanoğlu’na oy verdiklerini düşünmek bile komik.
Bugünlerde muhabirler, Kürtler ve cumhurbaşkanlığı seçimleri hakkında yazmak için Diyarbakır’a akın ediyor. Beni şaşırtan şey, genelde Kürt hareketi ve Kürtler arasında hiçbir fark gözetilmemesi. Genelde yazılan tüm haberlerin ana mesajı şu: İlk turda Erdoğan oyların yüzde 50’sini almayı başaramazsa, Kürtler ona destek verip ikinci turda kazanmasını sağlayacak.
Erdoğan’a oy vermelerinin birçok sebebi var

Fotoğraflar: Reuters
Kürtler? Birçoğu zaten ilk turda oylarını Erdoğan’a verecek. Bunun birçok nedeni var..
Bazıları AKP’nin dindar bir parti olması, bazıları Erdoğan’ın geçen sene Diyarbakır’da yaptığı konuşmasında ‘Kürdistan’ kelimesini telaffuz etmesi, bazıları seneler önce Davos’ta ‘Van Minüt’ demesi, bazı Kürtler de, daha az şiddet ve daha iyi bir ekonomik durum sağlamak da dahil, AKP’nin son 10 senedir Kürt sorununda yol açtığı değişiklikler nedeniyle oy verecek.
Bu arada, bazen insanların öfkeli bir biçimde bana ‘HDP bütün Kürtleri temsil etmiyor’ diye sitem etmesini komik buluyorum. Doğru, bütün Kürtleri temsil etmiyor. Ama bunu söyleyenlerin, tam olarak neyi kastettiğini anlayamıyorum. AKP’ye oy veren Kürtler haklarını önemsemiyor mu? Onların kendi hakları yok mu? Mümkün değil.
Bence demek istedikleri şu: Bazı Kürtlerin AKP’ye oy vermesi, Kürt hareketini onların gözünde daha az meşru hale getiriyor. Ama gerçekte böyle bir durum da yok.
HDP’nin istediği, insan haklarına saygı duyulması. İnsan hakları, Türkiye’nin de dahil olduğu birçok uluslararası anlaşma gereği, herkes için koşulsuz şartsız geçerlidir. Ana dilinizde eğitim için HDP’ye oy vermeniz gerekmemeli. Ya da aklınızdakileri özgürce söyleyebilmek, yazabilmek ve bu yüzden hapse girmemek için HDP’ye oy vermenize gerek yok. Kendi kaderini belirleyebilen bir ulusun parçası olabilmek için HDP’ye oy vermenize gerek yok.
AKP’ye oy verenlerin de, aynen MHP ve CHP’ye oy verenler ve hiç oy kullanmayanlar gibi, hakları var. Bunun için insan olmak yeterli. Bu haklar için savaşmak kaç kişi olursanız olun haklı bir dava.
İhsanoğlu’na Güneydoğu’dan oy çıkmaz
Konuyu saptırdığım için beni affedin. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine dönelim. Kürtlerin bir kısmı ilk turda Erdoğan’a oy verirken, büyük bir çoğunluk Selahattin Demirtaş’a oy verecek.
Ve evet, Demirtaş’a oy verenlerin bir kısmı ikinci turda Erdoğan’a oy verebilir. Bir kısmı yukarıda belirttiğim nedenlerden dolayı; diğerleri başka şansları olmadığı için… Zira CHP ve MHP’nin desteklediği İhsanoğlu’nun sembolize ettiği Kemalizm ve faşizmin Kürt bölgelerinde yeri yok.
Ama bunlar kişisel tercihler. Kürt hareketiyle karıştırılmamalı. Kürt hareketi Demirtaş’ı aday olarak belirledi. Onların tercihi bu oldu. Demirtaş’ı tercih edenler, ikinci turda Erdoğan veya İhsanoğlu’na oy vermez. Ahmet Türk dahil birkaç Kürt politikacı bunu açıkça belirtti zaten.
Kürtler güçlü olsa, Erdoğan’a ihtiyaç yok
Birçok insanın Kürtlerin ikinci turda Erdoğan’a oy vereceklerini hala söylemesi Kürt hareketini yanlış anladıklarının göstergesi. Yanlış anlama, Kürt barış sürecinin devam edebilmesi için güçlü bir Erdoğan’a ihtiyacı olduğuna inanılmasından kaynaklanıyor. Bu doğru değil…
Ne güçle ne güçsüz
Güçlü bir Erdoğan ille de barış süreci için iyi demek değil. Demokrasi için gerekli değişimleri yaparsa iyi olur ama aksini de yapabilir. Güçlenmek onu daha başınabuyruk ve demokrasiyi daha da az önemseyen biri haline getirebilir.
Güçsüz bir Erdoğan da barış süreci için iyi değil aslında. Öyle bir durumda bir sonraki seçimde Kürt oyunu kazanabilmek için Kürtlere karşı daha anlayışlı davranabilir. Ama aynı zamanda milliyetçi oyları kaybetmekten korkup barış sürecinde ilerleme kaydetmek istemeyebilir.
Tabii bir de barış sürecinin devam edebilmesi için güçlü bir Erdoğan’a ihtiyaç olduğu şeklindeki yanlış algı, barış sürecini Erdoğan’ın başlattığının düşünülmesiyle ortaya çıkıyor. Erdoğan’ın gizli yürütülen Oslo görüşmelerinin sonucu 2009 senesinde yaptığı Kürt açılımı ve 2013’ün başında karşılıklı başlatılan ateşkes süreci, 1990’larda başlayan Kürt hareketinin tetiklediği olaylardı.
Kendilerinin güçlü olması yeterli
Kürt hareketi iktidarda kim varsa onunla muhatap olur. İktidarda şu an Erdoğan var; gelecekte, geçmişte olduğu gibi, bir başkası iktidara gelebilir.
Kürtler kendi davaları için kendileri savaşıyor. Sadece kendilerinin güçlü olması yeterli, başkalarının değil.