canancoskun2@gmail.com
@canancoskun
Gezi Parkı eylemleri, üçüncü kez yargılanmaya başlıyor. 12 Haziran 2014’te ilk olarak Taksim Dayanışması bileşenlerinin yargılanmasıyla başlayan sürecin son halkasında davaya, Beşiktaş’ın taraftar grubu çArşı üyesi 35 kişi sanık olarak eklenmek isteniyor. Davanın tek tutuklu sanığı Osman Kavala’nın, Amerikalı akademisyen Henri Barkey ile birlikte ‘darbe girişimi’yle ilgili suçlandığı dosyanın da eklenmesiyle şimdiye kadar Gezi eylemlerle ilgili açılmış hacmi en geniş ‘torba dava’ söz konusu.
İstanbul 33’üncü Asliye Ceza Mahkemesi’nin sonuçlandırdığı Taksim Dayanışması davasında ve İstanbul 30’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nde bugün yeniden başlayacak davada şimdiye kadar neler yaşandığını hatırlayalım.
Birinci dava: İfade özgürlüğü
Taksim Dayanışması bileşenleri 8 Temmuz 2013’te, dönemin İstanbul valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun, Gezi Parkı’nı açmasından sonra gözaltına alındı.
26 kişi hakkında düzenlenen ilk iddianamede ‘örgüt kurmak ve yönetme’, ‘Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet etme’ ve ‘görevli memura direnme’ suçlamaları yöneltildi. Bu kişilerin 17 yıla kadar hapsi istendi. Ancak iddianame ‘şüphelilerin hangi suç veya suçları işlemek için örgüt kurduğu veya yönettiğinin anlaşılmadığı’ gerekçesiyle iade edildi.
Bir ay sonra ‘görevli memura direnme’ suçlaması iddianameden çıkarıldı ve dava açıldı.
İlk duruşma 12 Haziran 2014’te, son duruşma 29 Nisan 2015’te yapıldı. Yargılama sonunda tüm sanıklar hakkında ‘eylemlerinin kanunda suç olarak tanımlanmadığı gerekçesiyle’ beraat kararı verildi. Hâkim kararı okuduktan sonra, “İfade özgürlüğü kapsamında değerlendiriyorum” dedi.
İkinci dava: Şiddetsiz eylem yaparak şiddet kullanma suçu
İktidarın, Gezi eylemlerinin peşini bırakmayacağı ve ikinci davanın yolda olduğu, işadamı Osman Kavala’nın 18 Ekim 2017’de gözaltına alınmasıyla anlaşıldı. Kavala gözaltında tutulurken ‘Pelikancılar’ isimli yapıya ait olduğu bilinen Yekvücut internet sitesinin Twitter hesabında ‘Kavala’nın Gezi Parkı eylemlerini finanse ettiği’ öne sürüldü.
Bu tarihten bir yıl sonra, yani 16 Kasım 2018’de aralarında akademisyen, sinemacı ve sivil toplumcuların bulunduğu 13 kişi gözaltına alındı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nden yapılan açıklama bir yıl önce Kavala gözaltındayken yayılan iddialardan farksızdı. Buna ek olarak ‘sivil itaatsizlik’ ve ‘şiddetsiz eylemler’ emniyetin suçlamasına dayanak oluşturuyordu. Buna karşın suçlama daha da ağırlaştırılarak ‘cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyet hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs etme’ olarak karşımıza çıktı. Gözaltına alınanlardan yalnızca sivil toplum kuruluşu çalışanı Yiğit Aksakoğlu tutuklandı.
Kısa bir süre sonra soruşturmaya ilk davada beraat eden Taksim Dayanışması üyeleri mimar Mücella Yapıcı, şehir planlamacısı Tayfun Kahraman ve avukat Can Atalay da ‘şüpheli‘ olarak dahil edildi.
‘Yeniden kıymetlendirilen deliller’
Şubat 2019’da iddianame açıklandı. Buna göre, tweet atmak, basın açıklaması yapmak, avukatlık görevini yerine getirmek, şiddetsiz eylem toplantısına katılmak, durma eylemi yapmak, Taksim Meydanı’nda piyano çalmak, yeryüzü iftarı yapmak suçlama haline getirilmişti.
İddianamenin siyasi iktidar aleyhine açıkları da vardı. Örneğin soruşturmayı başlatan kişi, ‘FETÖ kaçağı’ savcı Muammer Akkaş’tı. Dosyada suç delili olarak telefon kayıtları da yer alıyordu. Bunlara ilişkin kararları da ihraç edilen hâkimler Menekşe Uyar ve Süleyman Karaçöl vermişti.
Bu durum henüz soruşturma tamamlanmadan ortaya çıktığı için iddianamede “Tüm deliller ve tapelerin yeniden kıymetlendirilmesi yaptırıldı ve örgütün dosya üzerindeki tüm etkileri ortadan kaldırıldı” diye yazıyordu. Ancak ‘yeniden kıymetlendirme‘nin ne olduğu belli değildi. Dosyada delil olarak yalnızca tapeler ve fiziki ve teknik takip incelemeleri vardı.
Mahkeme siyasi baskı altında
Davaya İstanbul 30’uncu Ağır Ceza Mahkemesi baktı. İlk duruşma 24 ve 25 Haziran 2019’da gerçekleştirilen iki oturumla başladı. İkinci duruşma 18 ve 19 Temmuz 2019’da yapılan iki oturumla tamamlandı.
Her iki duruşmada da mahkeme başkanı Mahmut Başbuğ’du. Başbuğ, iki duruşmanın da ara kararına, ‘Kavala’nın tahliye edilerek ev hapsine alınması gerektiği’ yönünde muhalefet şerhi düştü. İkinci duruşmanın ardından Başbuğ, Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK) kararnamesiyle aynı mahkemenin diğer heyetinin başkanlığına getirildi.
Başkan Başbuğ’un yerine Galip Mehmet Perk, üye hâkimin yerine de Talip Ergen getirildi. İlk duruşmada hem Kavala hem de Aksakoğlu için ‘tutukluluğun devamı’ yönünde oy kullanan kıdemli üye Ahmet Tarık Çiftçioğlu’nun ise yeri değiştirilmedi.
Davanın son duruşması 18 Şubat 2020’de yapıldı. Hükmün açıklandığı bu duruşmada mahkeme, yurt dışında bulunan sanıkların haricinde bütün sanıkların oy birliğiyle beraatine, Kavala’nın da tahliyesine karar verdi. Ancak ‘müdahale’ gecikmedi. Cezaevinden çıkarılmayan Kavala, gözaltına alınarak emniyete götürüldü. Kavala gözaltındayken Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan partisinin grup toplantısında Gezi davasında verilen kararı hedef aldı ve Kavala’yı kastedere, “Onu bir manevrayla beraat ettirmeye kalktılar” dedi. Aynı gün akşam saatlerine doğru HSK, beraat kararı veren üç hâkim için inceleme ve soruşturma izni verdi.
Olup bitenler, yargının siyasi baskı altına alındığının en bariz işaretiydi.
İstinaf mahkemesi beraati bozdu
Beraat kararları, 22 Ocak 2021’de İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3’üncü Ceza Dairesi (istinaf) tarafından bozuldu.
Kararın gerekçesinde, ‘yeniden kıymetlendirilen‘ telefon görüşmeleri, HTS ve kamera kayıtlarının mahkemenin hükmünde gerekçelendirilmediği savunuldu. Gezi eylemleri nedeniyle 35 kişinin yargılandığı çArşı Davası’nın temyiz incelemesinin Yargıtay’da sürdüğü anımsatılarak bu dosyanın bir suretinin Gezi eylemleri dosyasına eklenmesine hükmedildi. Yargıtay’ın, çArşı davasında verilen beraat kararını bozması durumunda iki davanın ‘hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs etme’ suçlaması yönünden birleşebileceği belirtildi.
Tam da öyle oldu ve Yargıtay 16’ncı Ceza Dairesi 28 Nisan 2021’de, çArşı davasında ‘hükümeti devirmeye teşebbüs etme’ iddiasıyla yargılanan sanıklar hakkında 29 Aralık 2015’te verilmiş beraat kararlarını bozdu.
Gezi eylemleri davasına yönelik istinaf kararında ayrıca Kavala hakkında İstanbul 36’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde ‘anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs’ ve ‘casusluk’ suçlamasıyla devam eden dava da hatırlatıldı. Bu dosyanın bir suretinin de Gezi dosyasına konularak arada hukuki veya fiili bağlantı bulunup bulunmadığının değerlendirileceği aktarıldı.
Bu hamleyle siyasi iktidarın yıllardır dillendirdiği Gezi-‘FETÖ’ bağlantısı ilk defa dava dosyasına girdi.
AİHM: Kavala siyasi nedenlerle tutuklu
Davanın tek tutuklu sanığı Kavala, 18 Ekim 2017’de gözaltına alınarak Silivri Cezaevi’ne konmuştu. Kavala, önce Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurdu. AYM, 22 Mayıs 2019’da beşe karşı 10 üyenin oyuyla başvuruyu reddetti. Karara muhalefet eden üyeler arasında AYM Başkanı Zühtü Arslan da vardı. Arslan şerhinde, ‘Kavala’nın Gezi olaylarına katılmış ve bu olayları desteklemiş olmasının tek başına bir suç işlediğini göstermeyeceğini’ belirtti.
Kavala, tutukluluğunun haksız olduğu gerekçesiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne de (AİHM) başvurmuştu. AİHM, 10 Aralık 2019’da Kavala’nın başvurusuyla ilgili ‘hak ihlali‘ tespitinde bulundu. Kararda, ‘Kavala’nın makul şüphe olmadan siyasi sebeplerle tutuklandığı’ belirtilerek, ‘derhal serbest bırakılması gerektiği’ kaydedildi. Ancak Kavala, bu karara karşın bugün itibariyle 1298 gündür tutuklu.
Hacmi en geniş torba dava
İstinaf mahkemesinin çArşı ve Kavala davalarının Gezi eylemleri davasıyla birleştirilmesi yönündeki kararları kesin. Ancak mahkeme bunlarla ilgili bugün başlayacak davada sanıklara beyanlarını soracak. Bundan sonra mahkemenin davaları birleştirme yönünde karar vermesi bekleniyor.
Bu adımla birlikte dava, şimdiye kadar açılan Gezi eylemleri davaları arasında ‘hacmi en geniş torba dava’ olacak.