Bu müttefiklerle Amerika olmak zormuş, Irak-Şam İslam Devleti’ne (IŞİD) karşı koalisyon oluşturma tartışmalardan bunu anladım. Bir yanda Körfez’deki efendilerin ‘Esad rejimini devirmeyeceksen ve İran’la iş tutacaksan ortağın değilim’ resti.
Diğer yanda ‘model’ ortaklıktan ‘zoraki’ ortaklığa tenzil edilen müttefikin IŞİD’ın Rojava’yı boğmasına seyirci kalıp ‘Esad’ı devirmeye yönelik tampon bölge ya da güvenlik bölge oluştur’ ısrarı.
ABD Başkan Barack Obama’ın işi zor, hele ki ılımlılarla devrim yapmanın fantezi olduğunu itiraf ettikten sonra… Bay Başkan, ‘Esad rejimini doğrudan hedef almayan’ IŞİD’a karşı operasyon planını Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri ve Türkiye’ye kabul ettirmek için ‘ılımlı’ muhalifleri eğitip donatan bir ara formülle yol almaya çalışıyor.
Esad’a karşı tampon bölge talebinin kolayca karşılık bulmayacağını gayet iyi bilen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da şimdi planın ‘eğit ve donat’ kısmını pek sevmişe benziyor. 6 Ekim’de Gaziantep’te tekrarladı: “Eğit-donat’ anlayışıyla Suriye ve Irak’taki ılımlı muhalif kesimin hem eğitilmesi hem de donatılması lazım.”
… Ezcümle; ABD’nin ‘mücahitleri’ destek programları Afganistan’da Taliban ve Kaide’yi doğurdu. IŞİD ve Nusra da yine rejim değiştirme maceralarının bir ürünüydü. Sihirli bir şeymiş gibi sunulan eğit-donat programı da yeni model Kaideler ve savaş ağaları üretmekten başka bir şeye yaramayabilir.
Bu konuda ısrar Suriye’yi sonunda ikinci bir Somali’ye dönüştürür. Yani hem Suriye rejimi hem IŞİD’ı hedef alan bir planlamanın geleceği muğlak. Bu yüzden Batı’da ibre yavaş yavaş Suriye rejimine dönüyor. NATO’da bazı müttefikler nasıl Irak’ta İran’la dolaylı işbirliği yapıldıysa Suriye’de de Esad rejimiyle birlikte hareket etmenin gerektiğine inanıyor. Ne var ki Başbakan Ahmet Davutoğlu aynı yerde: “Sınırlarımızda Suriye rejimini istemiyoruz.” Türkiye’nin artık kiminle komşu olmak istediğini bir karar vermesi gerekiyor.