Sadede gelirsek; Pakistan hem Hizb-i İslami hem Taliban’ın militan kaynağını oluşturan Peştunlar üzerinden Afganistan’da nüfuz savaşına girişmişti. Türkiye de aynısını eğit-donat’la Türkmenleri önceleyerek yapmaya gönüllü. Afganistan sahnesinde Pakistan dışında İran ve Şiileri engellemek için milyarlarca dolar parcayan Suudi Arabistan’ın tuttuğu örgütler vardı.
Bugün Suriye’de de her bir güç bir vekil örgütle savaşıyor. Eğit-donat’da da herkes kendi tarafını oynayacak ve yeni bir nüfuz savaşı kaçınılmaz hale gelecek. Bunun içeriye yansımaları da olacak. Nasıl ki mücahit devşirme sürecinde Suudi finansmanıyla tanışan Diyûbendi medreseleri vahhabileştiyse bugün Suriye krizi de Türkiye’deki İslamcı grupları dönüştürüyor. Taliban lideri Molla Ömer, Tehrik-i Taliban’ın kurucusu Beytullah Mehsud ve halefi Hakimullah Mehsud da vakti zamanında makuliyetiyle tanınan Diyûbendi medreselerinden geçmiş liderler.
Şimdi Diyûbendi uleması İslam adına terörü reddediyor ama artık nafile… Pakistan nasıl mezhepçi düşmanlığa sürüklendiyse Suriye’deki vekalet savaşı da Türkiye’nin mezhebi fay hatlarını harekete geçiriyor. İstanbul’da Şii camilere yönelik saldırılar bir işaret. Pakistan’ın Taliban’ı kontrol edemediği gibi Türkiye de eğitip donattığı grupları kontrol edemeyecek. Bu milisleşmenin tabiatında var! Milis ya ideolojiye ya da paraya gider. Para için silah çeken yarın kesesi bol olanın safına geçer; ideolojisi için savaşan da günün sonunda kendi gündemini takip eder, IŞİD gibi…
Eğit-donat programı denenmiş müflis bir yoldur derken sadece başarısızlığa mahkûm bir tercihten bahsetmiyorum, Türkiye’yi pekçok açıdan yakacak bir yola girildiğini söylüyorum. Pakistan çok uzaksa Suriye’de ortaya çıkan sonuçlar yakıcı bir derstir, tabii almak isteyene…