15 Temmuz öncesi ilan edilmemiş bir OHAL altında yaşarken, 15 Temmuz sonrası resmi OHAL’le yaşamaya başladık.
15 Temmuz öncesinde zaten Kürt sorunu bütünüyle bir güvenlik meselesine indirgenmiş, masa devrilmiş ve şiddet yeniden devreye girmişti, 15 Temmuz sonrası ise önce HDP’li belediye başkanları ve sonrasında da milletvekilleriyle genel başkanların tutuklandığını gördük.
Sırada CHP’nin, yani Cumhuriyet’i kuran ve on iki milyon oyu olan ana muhalefet partisinin olduğu ve bütün bir muhalefetin ulusal güvenliğe tehdit olarak gösterilmek istendiği bir sürece girdiğimiz anlaşılıyor.
Türkiye, sözde ulusal güvenlik adına ama aslında başkanlık adlı bir ihtirası gerçek kılmak için adım adım bir kırılma noktasına götürülüyor.