AKP iktidarının “Sokak Röportajları”ndan rahatsız olduğu RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’in paylaşımından belliydi. Instagram yasağını eleştiren Dilruba Y.’nin hukuksuz yere tutuklanması da bu rahatsızlığın sonucu…
Sırf konuştuğu ve iktidarın yasakçı tutumunu eleştirdiği için peşinen cezalandırarak, insanlar üzerinde korku salınmak isteniyor olsa gerek. Zira RTÜK’ün “Sokak Röportajları” üzerinde bir yetkisi yok, yasa açık. “Sokak Röportajları” adı verilen, sokaklarda insanlara rastgele mikrofon tutularak yapılan bu söyleşiler, radyo ya da televizyon yayını değil…
Ayrıca “Sokak Röportajları”nın tümünü gazetecilik ilke ve kurallarına göre değerlendirmek mümkün değil. Nitekim tutuklanan Dilruba Y.’nin tutuklanmasına gerekçe yapılan söyleşi “Tüylü Mikrofon” adlı bir Youtube hesabında yayımlanmış. Söyleşiyi yapan Ozan Çakmakçı da kendisine “muhabir” diyor ama o bir gazeteci değil, Youtuber, moda deyimle “içerik üreticisi”.
Gazeteci olsaydı, Dilruba Y. ile söyleşiyi editoryal süzgeçten geçirir, gazetecilik kurallarını uygulardı. Amacı sadece daha çok izlenmek, daha çok etkileşim almak olduğu için yapmamış.
Dilruba Y.’nin sözlerinde hakaret, ayrımcılık, kin ve nefret söylemi yok ama “beyni emciklenmiş geri zekalılar” gibi bazı düzeysiz, kaba sözcükler ve aşağılayıcı ifadeleri var. Onlar rahatsız edici. Bir televizyonda olsa o bölümler mutlaka çıkarılırdı. Böylece kendisinin de sorun yaşaması önlenir; iktidarın hukuksuzca tutuklamasına gerekçe yaratılmamış olurdu.
“Sokak Röportajcıları”nın kendilerine ahlaki sınırlar çizmesi, kurallar koymaları gerek. İktidarın hedefi olmaktan yine kurtulamazlar belki ama yayınları daha saygın bir düzleme oturur. Temel mesele insanlara ifade özgürlüğü alanı sağlayan bu söyleşilerdeki gazetecilik açığı.