Zihniyet sadece sizin o fikri nasıl savunduğunuzla, zihninizde nasıl meşrulaştırdığınızla bağlantılıdır. Dolayısıyla örneğin demokrat zihniyette davranan bir insan belirli bir konuda hiç de insancıl gözükmeyen bir fikri savunabilir. Ama bunu diğer insanların fikirlerine değer vererek, katılımcı ve şeffaf bir tartışmayı destekleyerek, diğerlerini ikna ederek yapmaya çalışır. Buna karşılık örneğin otoriter zihniyette davranan biri de belirli bir konuda son derece özgürlükçü bir fikri savunabilir. Ama bunu kendi tercihini öne çıkararak, diğerlerini bastırarak, elindeki güç imkânlarını kullanarak yapar.
Bu nedenle otoriter zihniyetteki yönetimler bazen siyaset düzleminde reformcu adımlar atabilirler, savaşlara son verebilirler, huzur ve özgürlük ortamları yaratabilirler. Ancak bunların sınırını da kendi ‘doğru’ algılarına göre çizerler ve toplumsal talepleri ikincil kılarlar. Bir de örneğin AKP iktidarı gibi ‘normalde’ otoriter olmamakla birlikte tehdit altında bu yöne kayabilen, güven ortamı oluştuğunda demokrat zihniyete yaklaşan yapılanmalar da olabilir. Bunlar çeşitli durumlarda diğer zihniyetleri de sergileyebilirler. Ancak bu, onların amaçlarından saptıklarını veya hedeflerini değiştirdiklerini göstermez. Hedef değiştirme iradi bir tercihtir ve siyasette tabii ki olabilir… Ama bunun zihniyetle alakası yoktur.
Türkiye’nin son 12 yılı siyasi açıdan bir demokratikleşme hikâyesi. Yöneten iktidar baskı altında bazen bu misyonun talep ettiği ideal tutumu sergilemekte zorlansa da…