Mesele şudur: Bugün AKP’yi devirmeye çalışan bir iç/dış cephenin varlığı açıkça ortada. Muhtemelen belirli kritik anlarda ‘üst akıl’ diyebileceğimiz bir yönlendirici müdahale de yaşanıyor. Ama AKP’yi asıl iktidardan düşürecek olan herhangi bir ‘üst akıl’ değil, ‘kalite açığıdır’. Nitekim şu an itibarıyla AKP karşıtı cephenin stratejisi artık darbe yapmak veya siyaseti muhalefet üzerinden dizayn etmek değil. AKP’yi zorda bırakacak, yanlış yaptırtacak durumlar üretmek. Bunun yeterli olacağını varsaymaları şaşırtıcı olmaz. Çünkü muhtemelen AKP’nin kolayca yanlışa sevk edilebileceğini ve partinin yanlıştan dönme ya da yanlışla yüzleşme ihtimalinin fazla olmadığını düşünüyorlar.
Haziran seçim sonuçları bu açıdan önemli bir belirtiydi. Seçmenin kritik bir bölümünün AKP’nin yanlışlarına karşı duyarlı olduğunu gösterdi. Eğer AKP kendi düşünsel çerçevesini ‘üst akıl’ türünden, içi istenilen şekilde doldurulmaya müsait kaba genellemeler üzerine oturtursa kaliteli seçmenini kaybeder. Kalite açığının yapısallaştığı ve ‘resmi parti söylemine’ dönüştüğü noktada ise AKP muhtemelen sandıkta iktidardan düşer…
Eğer bir ‘üst akıl’ varsa, bizzat ‘üst akıl’ söyleminin o ‘üst aklı’ siyaseten beslediğini görmek zor olmamalı. AKP ‘sevdalıları’ AKP’yi yenilgiye sürüklerse bu hazin bir ironi olur…