AKP hükümeti de, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı da sapına kadar meşrudur. Ama şu da demektir: Bu meşruiyet ona, Anayasa’nın sınırlarına tecavüz ederek Türkiye’nin demokratik sistemini, Ortadoğu standardında bir “Erdoğan rejimi” haline getirme hakkını ve iznini vermez. Ahlaken de vermez, siyaseten de vermez, demokratik açıdan da vermez. Tarihin ve günün gerçekleri açısından da vermez. Böyle olunca bu seçimlerin sonucu sana da “Yenilmişlik, hezimete uğramışlık”
duygusu vermez, vermemelidir.
O yüzden sana diyorum ki kardeşim: Diz çökme, biat etme, silkin, ayağa kalk, dimdik dur, bildiğin hayatı göğsünü gere
gere yaşamaya devam et. Sen ne bu ülkenin paryasısın, ne de hezimete uğratılmış ikinci sınıf vatandaşı… Bil ki bu vatanın evladısın. Bu ülkede doğdun, bu ülkede mutlu günler yaşadın, bu ülkede evlendin, sevdin, sevildin, seviştin…
Bu ülkede harika ve hayırlı evlatlar dünyaya getirdin. Bu ülkede iş kurdun… Vergisini veren sensin, okul yaptıran da sensin. Sen de cami yaptırıyorsun… En az AKP’ye oy verenler kadar bu ülkenin temel direğisin.
Ülkene sahip çık. İtirazını demokratik yoldan, şiddete başvurmadan, kırıp dökmeden, hatta sokağa bile çıkmadan göster. Vatandaşlık hakkındır, vatandaşlık görevindir ve insanlık onurundur.
… Kimsenin kimsenin hayat tarzına kastetmediği, kimsenin, aldığı oyla, kendine has bir rejim biçmeye tevessül etmediği, Ortadoğu değil, Avrupa standardında bir demokratik hukuk devletinin hepimiz için en iyi “yönetim” olduğunu hepimiz anlayacağız.