… Buradan hareketle, şöyle pervasız bir sonuca ulaşabilir miyiz: “Bu ülkeyi temsil yetkisi sadece Sünni Türklerindir…” 21’inci yüzyılda böyle bir şey diyemezsin. En pervasız faşistimiz, en pervasız İslamcımız bile böyle bir şeyi söyleyemez.
O zaman bu iktidara dönüp sormamız gerekir: Peki arkadaş diyemiyorsan, niye Türkiye’nin 21’inci yüzyıldaki iç ve dış politikasını sadece “Sünni bir Müslüman kardeş ihtirası” ile yönetmeye kalkıyorsun… Kim verdi sana böyle ilahi bir “Sünni” misyonunu… Bu kafayla Mısır’da çuvallıyorsun, Suriye’de çuvallıyorsun, Kobani’de çuvallıyorsun, Irak’ta çuvallıyorsun… Birleşmiş Milletler’de tarihinin en büyük hezimetine uğruyorsun. Gazze dışında arkanda, yanında, civarında, mahallende bir tek dost ülke kalmamış. En yakın müttefiklerin bile seni “Chavez mukalliti” bir ülke gibi görmeye başlamış. Ve sen hâlâ aynı inadı sürdürüyor, aynı yanlışta ısrar ediyorsun. Bak arkadaş, artık soracağız…
-Nasıl oluyor da, içeride ‘marjinal olmayan’, harika bir mozaikle, böyle zengin bir yelpaze ile ve oyla, dışarıda bu kadar marjinal bir ülke haline gelebiliyorsun…
-Arkandaki yüzde 43 oy, sana, bu kadar dar bir Müslüman kardeşliği saplantısı ile ülkenin geleceğini bu kadar büyük risklere sokma hakkı verir mi…
-Arkadaş, konuşmadığımız, konuşturulmadığımız şey, bu ülkenin tamamının istikbali, milletimizin bekası ile ilgili bir meseledir. Tırıvırı şeylerden söz etmiyoruz, çocuklarımızın geleceği ve güvenliğidir söz konusu olan… O yüzden bu sorunun cevabını tarihe emanet etmeyeceğiz… Bugün soracağız ve alacağız…