Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
Devlet Bahçeli’nin Salı gece yarısı dolaşıma soktuğu video-montaj, Cumhur İttifakı’nın başı üzerinden, Erdoğan Kürt Sorunu’na onun önerdiği koşullarda bir devlet-hükümet yaklaşımını benimsemeyecekse, ittifakın sonunu ilana ve memleketi bir erken seçime taşımaya hazır olduğunu bütün toplumun gözüne sokan bir mesaj değilse, tamamen boş laftan ibaret kalırdı.
Öyle anlaşılıyor ki, MHP TBMM Grubu’ndaki konuşmalarda verilen mesajların Erdoğan ve AKP bürokrasisince kulak arkası edildiği yargısına varan Bahçeli ve danışmanları hem iddiayı büyütmek hem kuşatıcı toplumsal bir dolayıma büründürmek üzere mesajı bir cep telefonu olan herkese ulaştırabilecekleri en etkili mecradan -sosyal medya üzerinden- iletmeye karar vermişler.
Bu sosyal medya deklarasyonunun kendisi başlı başına el yükselten bir mesaj olsa da, grup konuşmalarıyla birlikte ele alındığında Bahçeli’nin kendi gösterdiği istikamette ısrarını son hadde kadar sürdürme kararlılığını vurgulamakla birlikte, sosyal medyadan verilen bütün toplumu içine katacak bu mesajı takip edecek bir müzakere evresini dışarıda bırakan acil bir kopuşa işaret etmiyor. Hatta, mesajın esasen bu toplumsal müzakereyi tahriki amaçladığını söylemek mümkün.
Yürürlükteki ucube Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin temelindeki politik koalisyon “Cumhur İtttifakı” Bahçeli’nin devirdiği veya kurulmasına takoz koyduğu önceki koalisyonlar gibi bir “koalisyon” değil. Dünyada bir eşi bulunmayan bu “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” Bahçeli’nin bebeğidir. Bu “sistem” davulun Erdoğan’ın boynunda, tokmağın Bahçeli’nin elinde bulunduğu, şahsa özel bir “suçlular ittifakı” üzerinde yükselir. Bu “sistem” Bahçeli ve MHP’sine hiçbir hükümet sorumluluğu yüklenmeksizin rejimin yüzde 50 hissedarı olma gücü, bürokrasi ve yargı, ordu ve emniyette başlıca mevkileri elde tutma hakkı verir.