Seçim öncesinde döviz kurlarında yaşanan yukarı doğru hareketliliğin 31 Mart sonrasında daha da hızlanması bekleniyor. Bu durum akaryakıt fiyatları başta olmak üzere, iğneden ipliğe her şeyin fiyatını yukarı doğru sıçratacak. TL’nin değer kaybetmesinin önüne geçilemezse, halkın satın alım gücünün bugün yaşanandan çok daha hızlı şekilde düşmesi, enflasyon, faizler ve vergilerin artmasıyla birlikte birkaç yıl sürmesi beklenen uzun bir ekonomik durgunluk sürecine girilmesi bekleniyor.
31 Mart Pazar günü, enflasyon ve hayat pahalılığının hızla arttığı, kent ve kırdaki yoksullaşmanın hızlandığı, halkın satın alma gücünde son yılların en belirgin azalmanın yaşadığı koşullarda yerel seçimler yapılacak. Ağır ekonomik sorunların sonuçlarını en acı şekilde yaşayan ve yaşayacak olanların 31 Mart yerel seçimlerinde tercihleri ne yönde olursa olsun, seçim sonrasında ülke ekonomisini bugüne kadarki en zor dönemin beklediği söylenebilir.
Türkiye’nin yakın siyasi tarihi, halkın oylarıyla iktidara gelenlerin, onları nasıl yoksulluğa ve sefalete mahkum ettiğinin sayısız örnekleriyle dolu. Dolayısıyla 31 Mart seçimlerinde emekçilerin tutumu sadece yerel yönetimlerin belirlenmesi açısından değil, halkı yoksullaştıran ve sefalete mahkum eden politikalara onay vermek ya da karşı çıkmak adına önemli bir tercih olacak.