Bolsonara, parlamentoda, korporatist ekonomik programa sahip küçük bir partinin başkanıydı. Yeniden vaftiz olarak evanjelik hareketine katıldıktan sonra başkan adaylığını açıkladığında artık, Bolsonara’nın, askeri diktatörlük rejimi için “yeteri kadar solcu öldürmediler” diyen, sosyalist partileri yasadışı, Topraksız İşçiler Hareketi ve Evsiz İşçiler Hareketi gibi örgütlenmeleri terörist ilan edeceğini söyleyen, polisin suçlulara karşı daha acımasız davranması gerektiğini savunan, Amazon ormanlarında madenciliğe, elektrik santrallarına yeni alanlar açmak isteyen görüşleri toplumda karşılık bulmaya başlamıştı. Bolsonara, seçimler yaklaştıkça korporatist görüşlerini terk ederek, özelleştirmelerden, devlet bürokrasisini temizlemekten söz etmeye başladı. LGBT düşmanı, Trump’ı örnek aldığını söyleyen Bolsonara, silah sahibi olmayı kolaylaştırmak, eğitim sistemini de çocukları zararlı düşüncelerden koruyacak biçimde değiştirmek istiyordu.
Bolsonaro, Brezilya’nın asker-sınai kompleksinin desteğiyle seçildikten sonra mali piyasalar çok hoşnut. Liberal/ sosyal demokratlar da, “Brezilya’da yargı bağımsız, fazla ileri gidemez” inancıyla avunuyor, “otoriter neoliberalizm” gibi saptamalarla faşist tehlikeyi azımsamaya devam ediyorlar.