Belli ki bu ‘diktatör’ kavramını hakkıyla kullanabilmek için bazı somut ölçütler gerekiyor.
Harvard Üniversitesi’nde uluslararası ilişkiler profesörü, o disiplinin önde gelen isimlerinden Stephen M. Walt, geçen hafta Foreign Policy dergisinde, ‘Başkanınızın diktatör olup olmadığını anlamanın 10 yolu’ başlıklı yazısına, “ABD şimdi bir demokrasidir. Bu onun hep böyle kalacağı anlamına gelmez” saptamasıyla başlayarak, Brown Üniversitesi’nden Prof. Jeff Colgan’ın, demokrasinin yerini diktatörlüğe bırakma sürecine ilişkin bir araya getirdiği 10 göstergeyi aktarıyordu.
Bu 10 gösterge kısaca şöyle:
1) Medyayı yıldırmak, sınırlamak; yandaş bir medya oluşturmak için sistemli girişimler.
2) Olağanüstü önlemler alabilmek için krizlerden ve siyasi tıkanıklıklardan yararlanmak.
3) Azınlıkları hedef almak, yabancıları suçlamak.
4) Sivil toplum alanını, kaynakları kısarak, dava açarak, baskın yaparak, tutuklayarak daraltmak.
5) Var olan siyasi sistemi reddeden bir dil kullanmak; egemen söylemde değişiklik yapmaya başlamak.
6) Mahkemeleri, diğer kurumların çapını genişletmek, içlerini kendi taraftarı partizan hâkim ve savcılarla doldurmak.
7) Seçilmiş görevlilerin görevde kalma süresini değiştirmek, uzatmak ya da hepten ortadan kaldırmak.
8) Yasamayı zayıflatmak, yasama meclisi üyelerini baskı altına almak.
9) Siyasi muhalefeti susturmak
10) İç güvenlik güçlerinin sayılarının yetkilerini belirgin biçimde genişletmek.