Unutmayalım ki; Türkiye maden üretiminde ilk sıralardaki ülkelerden biri değil ama herkesten fazla kaza olan, işçisi ölen bir ülke. Otoriter yönetimiyle bilinen, ilkel şartlarda çalışıldığı söylenen Çin gibi ülkelerle bile, kömür üretimiyle kıyaslandığında. ölümler kat be kat fazla. ABD, Almanya gibi yoğun kömür üreten ülkelerde kaza ve ölüm sayısı, bizle kıyaslandığında o kadar düşük ki…
Bu veriler bile tek başına, Türkiye madenlerindeki ihmali ortaya çıkarıyor.
Kazalar minimuma indirilebilir, kaza olsa bile, alınacak önlemlerle can kaybı önlenebilir, dünya örnekleri bunu açıkça gösteriyor. Peki, bu önlemleri almak için Türkiye’nin gücü yok mu? Olmaması mümkün değil ama önlemler konusunda asıl sorun mevcut anlayışın sakatlığı.
Anlayış sakatlığında önemli unsurlardan biri kültür; yani “kader” anlayışı. Politikacılar bu kazaları kader olarak niteledikleri zaman sanki akan sular duruluyor, insanın hayatı önemsiz hale geliveriyor…
İkinci önemli unsur; vahşi kapitalizm anlayışı… Hiçbir çağdaş kurallı ekonomi sahibi ülkede bu tür kazalar olmadığını düşünürsek ne dediğim daha iyi anlaşılır. Hiçbir devlet insanın hayatını bu kadar ucuz göremez; dolayısıyla işadamı kar için vahşi olsa bile, ağır kurallar ve müeyyidelerle devlet onu ehlileştirir, vatandaşının hayatını önde tutar, ona göre önlem alır. İşadamı bu kurallara uymazsa o işi yapamaz, işine gelmiyorsa da yapmaz, yapacak olan varsa gelir.