• ROTA
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11’i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • VPN HABER
  • ENGLISH

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SANAT
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Ekrem İmamoğlu meselesi

08/05/2022 15:08


LEVENT GÜLTEKİN

[email protected]

@acikcenk 

Ekrem İmamoğlu’nun Ramazan Bayramı’ndaki Karadeniz gezisine davet ettiği kimi gazeteciler üzerinden başlayan bir tartışma var.

Meselenin biraz daha iyi anlaşılması için bazı noktalara işaret etmek istiyorum.


Bu tartışmada dikkatimi çeken birkaç bölüm var.

Bunlardan biri, geziye davet edilen kimi gazetecilere gösterilen tepkiler.

Ülkemiz, mevcut iktidarın yanlış politikaları sonucunda ağır bir yıkıma uğradı.

Kimi gazeteciler veyahut gazetecilik mesleğini kişisel çıkarlarına perde yapanlar isteyerek bu yıkımın ortağı oldu.

Rejim değiştirilirken destek çıktılar.

Gezi ve Kabataş yalanı üzerinden toplumsal çatışma kurgulanırken bu yalanlara ortaklık ettiler.

Bunca yolsuzluğa, acıya, yıkıma rağmen mevcut iktidarın değirmenine su taşımaktan geri durmadılar.

Ya gelen felaketin görülmesini engelleyici bir tavır içine girdiler ya da açıktan bu yıkıma destek verdiler.

Kendi kişisel konumlarını muhafaza etmek için adeta ülkemize karşı tetikçilik yaptılar ve kendilerini okuyan, dinleyen toplum kesimlerini iktidarın yanında durmaya ikna ettiler.

Her şey bu kadar açık seçik ortadayken tek bir gün çıkıp “Yanlış yaptık” demediler. Yaptıklarıyla ülkemize verdikleri zarardan dolayı toplumdan özür dilemediler. Neden oldukları yıkımın utancını yaşadıklarını gösteren en küçük bir işaret de vermediler.

Hal böyleyken muhalif siyasetçilerin bu insanlara iltifat etmesi, normal gazeteci muamelesi yapması, bu kişilerin ülkenin yıkımına verdiği desteği görmezden gelmesi doğal olarak toplumda infiale neden oluyor.

Bu meselede bana göre siyasetçilerin dikkat etmediği iki nokta var.

Bunlardan biri şu: Türkiye’de normal bir iktidar mücadelesi yok. Dahası kimlik, inanç, mezhep, parti mücadelesi de değil bu.

Ülkemizde şu anda demokrasiden yana olanlarla otoriterlikten yana olanların mücadelesi var.

Bu mücadelenin inandırıcı olması için her yönüyle temiz olması gerekiyor.

Toplumun, derdimizin demokrasi ve hukuk olduğuna inanması için ilkeli olmak gerekiyor.

Ülke yararını, parti ve kişisel çıkarın önünde tutmak gerekiyor.

Bu nedenle her kesimden, yaptığı yanlışın farkına varmamış, neden olduğu yıkımın utancını yaşamamış, toplumdan özür dilememiş sembol isimlere prim vermek bu mücadeleye gölge düşürüyor.

Diyalog ama kiminle?

Diğer konu da şu: Toplumun farklı kesimleriyle diyalog kurmak başka, ülkenin yıkımına tetikçilik yapmış insanlara iltifat etmek başka.

Farklı görüşten, kimlikten gazetecilerle bir araya gelmek başka, gazeteciliğini iktidar tetikçiliği olarak kullanmış kimselere gazeteci muamelesi çekmek başka.

Dahası toplumun farklı kesimlerine ulaşmak için bu yıkıma ortak olmuş insanlardan medet ummak epeyce sorunlu bir davranış.

Gazeteciliği kendi kişisel ikbali için kullanmaktan imtina etmemiş, ülkemizin yıkımına ortak olmaktan geri durmamış insanlara gazeteci muamelesi yapmak, tetikçiliği, parti yandaşlığını, bir partinin yanlışlarının savunuculuğunu meşrulaştırmaz mı?

Bunca tehdide, saldırıya, hakarete rağmen bu yıkımın parçası olmamış, gelen felaketi topluma duyurmak için gece gündüz çalışmış gazetecileri, aydınları, yazarları incitmez mi, onların moralini bozmaz mı?

Ülkemizin yıkımına ortak olmuş bu insanlar el üstünde tutulduğunda, iltifat edildiğinde bu ülkenin çocuklarına dürüst olmanın, ülke yararını kişisel çıkar üstünde tutmanın, ülkesine karşı tetikçilik yapmamanın iyi, kıymet gören bir davranış olduğunu nasıl anlatacağız?

Siyasetçilerin böyle bir derdi yok mu gerçekten?

Liyakat derken tam olarak neden bahsediyorlar acaba?

Seçim kazanmak için her yol mubahtır anlayışını mı benimseyecekler gerçekten?

Bu yaklaşımın ülkemizi ne hale getirdiği ortadayken toplumun bu siyaset anlayışını hoş görmesini beklemek, ülkeyi zerre kadar önemsememek olarak algılanacaktır.

İnsanın gücü haklılığındandır

Diğer taraftan bu insanların muhalif siyasetçilerin yanına gelmesini güç dengelerinin değiştiğinin göstergesi olarak görenler var.

Tayyip Erdoğan’ın kullanıp attığı, geçmişte iktidar tetikçiliği yapan kimilerinin, muhalif siyasetçilerin yanına gelmesini güç değişimi olarak görenler nasıl bir zihinsel sefaletin içinde olduklarını sanırım göremiyorlar.

İnsanın gücü haklılığındandır.

Taşıdığı düşüncelerin doğruluğundandır.

O düşünceleri savunurken gösterdiği kararlılıkta ve cesarettedir.

Mevcut iktidara tetikçilik yapmış, toplumda zerre itibarı kalmamış insanlara güç atfetmek, en hafif tabirle aymazlıktır.

Ya benimsin ya da kara toprağın

Bu tartışmanın bana göre sorunlu diğer bir tarafı da Ekrem İmamoğlu’na verilen tepkilerin boyutu.

Siyasetçi ile toplum arasında sağlıklı bir ilişki kurmayı bir türlü başaramıyoruz.

Ya göklere çıkarıyor ya da yerin dibine batırıyoruz.

‘Ya benimsin ya da kara toprağın‘ yaklaşımı içindeyiz.

İmamoğlu’nun böyle bir yanlış yapmasının, sonrasında o yanlışı izah ederken söylediği bazı sözlerle daha vahim yanlışa sürüklenmesinin bir nedeni siyaset anlayışı. Bir diğer nedeni de belediye başkanı seçildiği ilk günden itibaren İmamoğlu’na eleştirilemez, dokunulamaz, ‘Gözünün üstünde kaşın var’ dahi denilemez yaklaşımı içindekilerdir.

Siyasetçiler yanlış yapar, yanlış yaptıklarında eleştirilir, doğru yaptıklarında alkışlanır.

Ekrem bey, camide Kuran okuduğunda, miting meydanına imam çağırıp dua ettirdiğinde, belediye başkanı seçildikten bir hafta sonra Cengiz Holding’i ziyaret ettiğinde ses çıkarılmış, itiraz edilmiş olsaydı, bugün daha dikkatli olur, daha sağlıklı bir çizgiye yönelmiş olurdu.

Katıksız teslimiyet, eleştiriden uzak durmak, siyasetçiyle duygusal bağ geliştirmek, siyasetçiye sonsuz bir güven duymak… Bütün bunlar gelişmemiş toplumlarda görülen davranış türleridir.

Bana göre bu yaklaşım, siyasetçilerin kontrolden çıkmasına, akıl almaz yanlışlara sürüklenmesine ve bozulmasına neden oluyor.

Övmek, yüceltmek, büyük anlamlar yüklemek, duygusal bağ kurmak… Bu gibi davranışlar siyasetçileri zehirliyor, kolayca hata yapmaya sürüklüyor.

Eleştiri düşmanlık değil, eleştirdiğimiz kişinin daha sağlıklı olması için bir anlamda ona yardımcı olmaktır.

Ülkemizin sağlıklı bir siyaset anlayışına kavuşması için bütün bunları görmek ve siyasetçilerle ilişkimizi buna göre belirlememiz gerekiyor.

Değirmenin suyu nereden geliyor?

Bu tartışmada gözden kaçan önemli bir konu daha var.

Ekrem bey, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin başkanı.

Elbette doğduğu şehre bayram ziyareti yapabilir, eşiyle dostuyla bayramlaşma organize edebilir.

Fakat gidip o şehirde miting yapması, geziye giderken onlarca gazeteciyi davet etmesi ayrı bir durum.

Belli ki Ekrem bey “Cumhurbaşkanlığı adaylığında ben de varım” demek istiyor.

Elbette bunu da diyebilir. Ama bunu net, açık bir şekilde diyecek cesareti göstermemesi, bir taraftan “Genel başkanım adayımdır” derken diğer taraftan üstü kapalı bir şekilde kendi adaylığı için çalışması…

Buradaki net olmayan tavır insanların güven duygusunu zedeliyor.

Diğer taraftan tüm bu çalışmalarının finansı nereden sağlanıyor?

Mesela geziye davet ettiği gazetecilerin masrafı nereden ödendi?

Dahası o gezinin organizasyon masrafları nereden karşılandı?

Bütün bunlara bir açıklama getirmek zorunda.

Pek dikkat etmiyoruz ama bana göre siyasetteki yozlaşmanın en büyük nedenlerinden biri, siyasetin finansı meselesi.

Dikili bir ağacı bile olmayan insanlar parti kurup Türkiye çapında örgütlenerek şehir şehir dolaşabiliyor.

‘Bu değirmenin suyu nereden geliyor?‘ sorusunu herkese sormak zorundayız.

Filed Under: Agora, Vitrin-mobil

Tüm yazılar: Levent Gültekin

SON HABERLER

Eski İzmir ‘Smyrna Antik Kenti’ metaverse taşındı

İzmir'in Konak ilçesindeki 2 bin 500 yıllık Smyrna Antik Kenti Agorası'nın … Devamı...

Alman bakan Erdoğan’ı ‘önemsemedi’: Finlandiya ve İsveç hızla NATO’ya katılır

Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, Finlandiya ve İsveç'in NATO … Devamı...

Türkiye’de 100 kişiden 15’i genç: 2080’e kadar oran düşüyor

Türkiye'de 2021 itibariyle 12 milyon 971 bin 289 genç yaşıyor, nüfuslarıysa … Devamı...

Uyuşturucu kaçakçılarının gizli tüneli bulundu: Demiryolu var

ABD'nin California eyaletinin Meksika'yla sınırında uyuşturucu … Devamı...

Marmara’da ‘kuvvetli yağış’ uyarısı

Meteoroloji Genel Müdürlüğü, Marmara Bölgesi'nde yarın öğle saatlerinden … Devamı...

Avrupalı bakan, Erdoğan’a ‘Pazarcı’ demeye getirdi

Lüksemburg Dışişleri Bakanı Asselborn, Türkiye'nin İsveç ve Finlandiya'nın … Devamı...

Anket: İmamoğlu, Kılıçdaroğlu, Yavaş ve Akşener’in Erdoğan karşısındaki şansı ne?

MetroPOLL Araştırma şirketinin anketine göre cumhurbaşkanlığı seçiminde … Devamı...

Analiz: İşlerin ‘pisleştiği’ Twitter’da neden kimse Musk’a bir şey diyemiyor?

Twitter'ın satışına dair her geçen dakika yeni bir gelişme oluyor. Tesla … Devamı...

Yanlışlıkla hesabına yatan bütün kasabanın Covid yardımını kumarda ‘yedi’

Japonya'da, yaşadığı kasabaya yapılan Covid yardımının tamamı yanlışlıkla … Devamı...

Kılıçdaroğlu: Kaftancıoğlu İstanbul il başkanımızdır, nokta!

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Beni dikkatle dinlemenizi isterim” … Devamı...

Milli tenisçi İpek Öz İsveç’te şampiyon oldu
Baladın sonunda bitiktir işin

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 1659 gündür hapiste

YAZARLAR

İsveç Köftesi, Kürt Böreği

Bahadır Kaynak

Yekta Kopan’ın özrü, Gezi’nin sızlayan kemikleri…

Dağhan Irak

Akrep’te Ay Tutulması

Neslihan Kazdal

Buluşalım artık!

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Tekrardan kaçın ama sakınma!

Mustafa Dağıstanlı

Onca insan ‘sivil ölüme’ mahkûmken toplumda huzur olacaktı, öyle mi!

Murat Sevinç

Zafer Partisi nedir, kimin işine yarar?

Dağhan Irak

GÜNÜN 11’İ

Rahmi Turan: Bu ekonomi paketiyle tuzu kurular kazanacak

Alaattin Aktaş: Toplam yük 30 milyar liraya doğru gidiyor

İbrahim Varlı: Yeni ‘güvenlik mimarisi’ tartışmaları ete kemiğe bürünür hale getirildi

Okan Müderrisoğlu: Biraz sabır, her şey bambaşka olacak!

Evren Devrim Zelyut: Kaçan sermaye devasa boyutlarda

Yusuf Karadaş: Türkiye’yi yeni dayatma ve tehditlerle yüz yüze bırakabilecek bir kumar

İsmet Berkan: Amerika’yı dengelemek isteyen Türkiye’nin yegane şansı

Akif Beki: Cahit Özkan’dan, başka ne demesini bekliyordunuz!

Ali Sirmen: NATO’da Türkiye’nin fiili veto hakkı hiçbir zaman olmadı

Can Ataklı: Saray medyası sanki bu çok olağanüstü bir teknolojiymiş gibi şişiriyor

Murat Muratoğlu: Hiç beklemedikleri hamle geldi

Huzurevinde tanışıp evlendiler

Blackpool’un forveti ülkede, 1990’dan beri eşcinsel olduğunu kamuoyuyla paylaşan ilk futbolcu oldu

Safra kesesinden çıkardığı 1250 taşla ismini yazdı

ABD İlaç Dairesi ilk kez onayladı: Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunma yöntemi olarak külot

‘Kimseyi değiştirmeye çalışmayın’ o kadar da doğru bir tavsiye olmayabilir

Los Angeles’ın Hollywood’u varsa Edirne’nin de ‘Ediwood’u var!

Machine Gun Kelly ödül törenine 30 bin dolar değerinde manikürle katıldı

Üç teknoloji devi şifreleri kaldırmak istiyor: ‘Dönüşüme’ hazır mısınız?

Uzmanlar anlattı: Neden horlarız, nasıl önlenir

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SANAT
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
  • AGORA
  • DİKEN’E TAKILANLAR
  • BİRİNCİ SAYFALAR
  • GÜNÜN 11’i
  • AKŞAM POSTASI
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 5 YAŞINDA
  • KÜNYE
  • İLETİŞİM
  • E-mail
  • Facebook
  • Google+
  • Pinterest
  • RSS
  • Twitter
  • Vimeo
  • YouTube

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi