• SANAT
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11'i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • SPOR
  • VPN HABER

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Gerekirse ailemi Kılıçdaroğlu'na gönül rahatlığıyla emanet ederim

27/04/2023 21:22

MURAT SEVİNÇ

Kemal Kılıçdaroğlu, ‘Alevi’ videosuyla çok önemli ve tarihî bir iş yaptı. O kısacık konuşmayı yalnızca bir seçim hamlesi olarak ele almanın ve nedenini-etkisini güncel çekişmelerle sınırlamanın hata olacağı kanısındayım. Eğer siyasetin temel işlevlerinden biri de toplumu ‘dönüştürmek’ ise, Kılıçdaroğlu’nun öz konuşması o dönüşüm hedefine büyük bir katkı sunacak. Elimde kuyumcu terazisi yok, buna mukabil Kılıçdaroğlu’nun samimi ifadelerinin bu ülke siyaset tarihinin ‘en’ çarpıcı ve akılda kalıcı anlarından biri olarak anılacağı kanısındayım. Mezhepçilik ve kimlikçilikle mücadelenin, görmezden gelerek değil, aksine, görerek, gördüğünü göstererek, dile getirerek, üzerine giderek yapılması gerektiğini gösterdi.

İnançlı kesim de diğer kesimler gibi ‘bir örnek’ insanlardan oluşmuyor. Büyüdüğüm dindar ailenin din ve dindardan anladığıyla, nicedir tanık olduğumuz arasında fazla benzerlik yok. Özellikle kenar mahalleye sıkışmış inançlı kesimlerin neye nasıl baktığını, olup biteni nasıl algıladığını, ne düşündüklerini, bütünüyle kişisel deneyimlerinden hareketle aktaran çok sayıda yazı kaleme aldım geçtiğimiz yıllarda. Çoğu Gazete Duvar arşivinde duruyor. Yine, Ayşe Çavdar, Berrin Sönmez ve bir süredir Elif Gökçe Aras’ın makalelerini sıklıkla öneriyorum. Başkaları da var tabii; buna mukabil üç kadın yazar dindar muhiti (tüm nüanslarıyla) hem çok iyi biliyor ve anlatıyor, hem eleştiriyor, hem de haksızlık etmiyor. Toplumun farklı kesimlerinin birbirinden haberdar olması önemli. “Haberdar olmak ne kelime, yirmi yıldır yönetiyorlar…” diyeceklerin bir ölçüde haklılık payı var. Ancak muhatap olmak, maruz kalmak ve haberdar olmak arasındaki farkları da ihmal etmemek gerekir.


O kenar mahalle yazılarının birinde, 28 Şubat dönemindeki bir semt anımı anlatmıştım. Sekiz yıllık eğitim zorunlu hale gelince, esnaf arasında “Ortaokulda Lenin’in kitaplarını okutacaklarmış” dedikodusunu yaymışlardı. Bizim dükkânda çay içen esnafa, Lenin’in ilk ve ortaokul ders kitabı yazarı olmadığını anlatmaya çalışmıştım. Yıllar boyu benzer absürtlükte sohbete tanıklığım çoktur. Diyeceğim, siyasetçilerin kamuoyu önünde dile getirmediği pek çok şey oralarda konuşulur, konuşulması için çaba sarf edilir.

Konu uzun ama uzatmaya gerek yok, Kılıçdaroğlu’nun sözlerinin olumlu etkisini önümüzdeki yıllarda daha çok fark edeceğiz. Şimdilik, kısa vadede iktidarın kozlarından birini ellerinden aldığını düşünüyorum. İktidar halesinin günlerdir konuyu aynı yere getirmeye çalışması, canlarının nasıl sıkıldığını ve hiç beklemedikleri bir tavırla karşılaştıklarını gösteriyor. Kenar mahallelerde, avlularda ve ev sohbetlerinde fısıldayacak başka konular bulmalılar artık. Son günlerde, “Muhalefet kazanırsa erkek erkekle evlenecek” propagandasına hız verilmesinin gerekçesi de bu olmalı. Bir kimlik kullanışlı olmaktan çıkınca diğerine sarıldılar. Bir de soğan (ve her şey) çok pahalı hakikaten!

Cumhurbaşkanı ve AKP genel başkanı tarafından adalet bakanı olarak atanan kamu görevlisi, bugün epey tepki çeken ifadeler sarf etti. Urfa’daki konuşmasının her satırı Türkiye sağının klişeleriyle dolu:

“14 Mayıs’ın akşamı Türkiye’de iki fotoğraftan biriyle karşılaşılır. Ya şampanya patlatıp bunu sabaha kadar kutlayanlar olacak ya da temiz alnını şükür için secdeye koyup Rabb’ine hamdedenler olacak. Bu ikisinden birini oluşturmak bizim, aziz milletimizin elindedir. O gece kimi sevindireceğimize iyi karar verelim. Ya Kandil sevinecek ya Şanlıurfa’nın asil insanları sevinecek. Ya FETÖ sevinecek ya bu milletin temiz evlatları sevinecek. Ya ABD’nin başkanı orada keyif yapacak ya da Türk milletinin her bir hanesi ‘Cevabı ABD’ye verdik, AB’ye verdik, Türkiye’nin seçimi Londra’da, Washington’da değil Şanlıurfa’da yapılır, iktidarı da başka ülkeler değil, Şanlıurfa’nın asil insanları tayin eder’ diye onlara büyük bir Osmanlı tokadını yapıştıracaktır.”

Görüldüğü üzere konuşmanın ilginç bir yanı yok, yüz kez dünyaya gelseler yüzünde de (ihtiyaç duyulduğunda) aynı cümleleri kurarlar. Belki, ‘şampanya’ yenilik sayılabilir, çünkü hemen her zaman ‘Boğaz kıyısında içilen viskiye’ gönderme yapılırdı, ilk kez ‘şampanya’ işitiyorum.

Beni asıl ilgilendiren ve okuduğunuz yazıyı kaleme almaya sevk eden ifadeler ise şöyle:

“Siz olsanız bir yere giderken ailenizi Kılıçdaroğlu’na mı emanet edersiniz Tayyip Bey’e mi emanet edersiniz? Ailemizi emanet edemeyeceğimiz insanlara ülkemizi lütfen emanet etmeyelim.”

Bizde sağcılar, sol muhalefeti aşağılamak ve onların yönetme yeteneğine sahip olmadığı propagandasını yapmak için, hemen her zaman “İki koyun güdemezler” iddiasını ileri sürer. Koyun sayısı sabit değildir, bazen üç, bazen beş olur. Siyasal İslamcılar, Kılıçdaroğlu özelinde buna “SSK’yi batırdı” masalını ekledi yıllar önce. Şimdilerde öylesine çaresizler ki, parti sözcüsü “Yürüyen merdivende yürümeyi bilmeyen adam” dedi geçen gün. Kareli ceketlilerin bu hallerini seyretmek çok zevkli.

Ancak, kamu görevlisi olan bakanın ‘aileyi emanet edip etmemeye ilişkin’ sözleri yanılmıyorsam, yalnızca bu iktidar için değil Türkiye sağı için de bir ilk. “İki koyun güdemez”, “Bir bakkal dahi işletemez”, “SSK’yi batırdı”, “Bunlar her şeyi yıkar, köprüye de karşıydılar”, “Alınları secde görmez” gibi klasikleşmiş aşağılama ve küçük görme sözleri yerine, ailemizi emanet edip etmeyeceğimizi sordu.

Soruyu seçmene yönelttiğine ve ben de bir seçmen olduğuma göre yanıtlamamda bir sakınca yoktur herhalde. Bu memleketin insanı olarak, eğer bir gün ailemi birilerine emanet etmek zorunda kalırsam, Kemal Kılıçdaroğlu’na gönül rahatlığıyla emanet ederim. 14 Mayıs’ta oy vererek ülke yönetimini emanet etmek için de üzerime düşeni yapacağım.

Bu arada, kareli ceketlilere tatsız bir haberim var; seçimi muhalefet kazanırsa ‘şükür namazı’ kılacak çok insan tanıyorum!

Bir rica: Muhterem okur, Maraş’taki depremde çocuklarını kaybeden bir yurttaşın sosyal medya hesabını takip ederek, hukuk mücadelesine destek olmanızı, sesini duyurmasına yardım etmenizi rica ediyorum: @nurgul22

Bir duyuru: Şanar Yurdatapan’ın TkMM (Türkiye küçük Millet Meclisleri) konusundaki duyuru videosunu buraya bırakıyorum.

Bir söyleşi: Medyascope’ta, TİP milletvekili Ahmet Şık’ın, Ruşen Çakır’la söyleşisi.

Kategori:Agora, Seçim 2023, Vitrin-mobil

Tüm yazılar: Murat Sevinç

SON HABERLER

Posta servisi 12 bin civcivi kamyonda terk etti: Binlercesi öldü

ABD’de 12 bin civciv Amerika Birleşik Devletleri Posta Servisi’ne (USPS) ait kamyonda terk edildi.

Üç gün sonra bulunan civcivlerden binlercesi öldü, kalanlarıysa küçük bir barınakta tutuluyor.

İstanbul Caz Festivali: Piyanist Max Richter 3 Temmuz'da ilk kez Türkiye'ye geliyor

Besteci ve piyanist Max Richter, İstanbul Kültür Sanat VakfI’nın (İKSV) düzenlediği (İKSV) 32’nci İstanbul Caz Festivali kapsamında 3 Temmuz’da ilk kez Türkiye’ye gelecek.

Ankara'da üç güzergaha metrobüs geliyor

Ankara’da EGO Genel Müdürlüğü trafik sıkışıklığını azaltmak amacıyla araç filosuna yeni nesil metrobüs alacak.

Adalet bakanı Rusya'da: Uluslararası kuruluşlar, insan haklarını korumalı

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç Rusya’da “Uluslararası kuruluşlar, uluslararası hukuk kapsamında insan haklarını korumalıdır” dedi.

AB bütçesi, AB'ye yetmiyor: 'Yeni öz kaynaklara ihtiyacımız var'

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, AB bütçesi hakkında şöyle dedi: “Harcama gücümüzü çok fazla araçta zayıflatıyoruz, kurumlar arasında yeterince koordinasyon sağlamıyoruz.”

BDDK'dan Togg için kredi düzenlemesi
Dünyanın en ücra adasında aylık 55 bin liraya iş ilanı

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 2 bin 758 gündür hapiste

YAZARLAR

Bir uyanışın tarihi: 19 Mayıs

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Elinden çıkanı kulağın duysun

Mustafa Dağıstanlı

Ali Özgentürk için: Böyle mi olmalıydı!

Ayhan Tinin

Çocuk, sınırsızlıkta değil, sınırda büyür

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Yazalım da ne yazalım nasıl yazalım!

Murat Sevinç

Senyör Amicis'in gazına geldim 

Behzat Şahin

Özel, İmamoğlu ve Yavaş'ın 'özenli' açıklamaları üzerine…

Murat Sevinç

GÜNÜN 11’İ

Elif Çakır: 'Allah aşkına neden Türkiye'nin yolsuzluk belası'ndan kurtulması için niye iki çift laf edilmiyor?

Erdal Sağlam: 'Gençlik açısından hiç bu kadar kabus bir dönem yaşanmamıştı' diyebiliriz

Fikret Başkaya: Bizde diplomalılara 'aydın' deniyor…

Mithat Fabian Sözmen: Bir kez daha har vurup harman savrulan bir yaz transfer dönemi izleyeceğiz

Esfender Korkmaz: 2024, Türkiye'de rekor sayıda konkordato başvurusunun yaşandığı bir yıl oldu

Şeref Oğuz: Bodrum'da belediyecilik zor

Nevşin Mengü: Milyonlar harcanan gazeteler okunmuyor, o nedenle kendilerine bir trol ordusu kurmak zorunda kaldılar

Murat Ağırel: Gazetecilere iftiralar atılıyor, itibarsızlaştırma kampanyası büyütülüyor

Özge Güneş: Barınma hakkı ile rant politikaları aynı zeminde ama birbirine zıt yönlerde ilerliyor

Ali Eyüboğlu: Yapay zekanın Eurovision'da üçüncü sıraya yerleştirdiği Avusturya birinci oldu

Murat Belge: Ana muhalefet partisine 'terörist' demenin amacı ne olabilir?

  • 9 SORUDA
  • YAZARLAR
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DİKEN ÖZEL
  • DİKEN'E TAKILANLAR
  • DÜNYA
  • EKONOMİ
  • KEYİF
  • MEDYA
  • POPÜLER BİLİM
  • SANAT
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 10 YAŞINDA
  • Künye
  • İletişim
  • Gizlilik ilkeleri
  • Çerez politikası

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi

×