Demokrasinin bir tanımı da “milletin, kazandığı paranın bir bölümünün harcama yetkisini, seçtiği cumhurbaşkanına ve onu denetlemesi gereken milletvekillerine (meclise)” devretmesidir. Bunun için Anayasa’ya “kanunsuz vergi olmaz” kuralı konmuştur.
Seçmen, ödediği dolaylı ve dolaysız vergilerin ne kadar “kendi tercihine” uygun harcadığını izler. Ama önce cebine giren paraya bakar. Sonra da hükümetin ekonomik başarısını; a) yüksek hızda büyüme, b) düşük enflasyon ve c) adil gelir dağılımı göstergeleriyle değerler.
Ancak, her seçmen “kendini seçer”. Yani tercihen kendisiyle aynı “etnik-dini-fikri” sahip adaya/partiye oy verir.
Son bir hatırlatma! Seçmenin çoğunluğu mevcut iktidarı başarısız bulabilir. Ama muhalefetin başarılı olabileceğine inanmazsa, başarısız bulmasına rağmen tercihini değiştirmez.