ASUMAN AYDIN ORUÇOĞLU
Covid-19 öncesinde sıklaşan uyuz vakaları salgına dönüştü. Sadece bu artış değil, parazitin direnci de dikkat çekici. Yani sadece salgına dönüşen uyuz kadar, tedavinin zorlaşması da sorun.

Dünya çapında bir epidemi
Acıbadem Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Deniz Demircioğlu, şunları söylüyor:
“Covid pandemisinden önce artış vardı. Pandemiyle devam etti. Sosyalleşmeyle inanılmaz boyutlara ulaştı. Dünya çapında bir epidemi.
Artışın nedenleri konusunda çeşitli görüşler var. Göçlerin etkisi konuşuluyor ancak bu konuda da soru işaretleri var.
Deniyor ki, ‘30-40 yılda bir uyuz salgını oluyor’. Tamam ama bu tedavideki direnci açıklamıyor. Laboratuvar çalışmalarında antibiyotiğe benzer bir direnç yok. Yani uyuz parazitinde mutasyon varsa da ihmal edilir düzeyde. Ayrıca bu çok ilkel bir canlı, mutasyonu zor.
Acaba verilen ilaçlar doğru kullanılmıyor mu diyoruz. Eskiden hastaya ilaç verirdik, gider bir daha gelmezdi, yani iyileşirdi.
Ayrıca salgın yalnızca ekonomik ve hijyen koşullarının yetersiz olduğu kesimlerde değil, her tabakada çok yaygın. 20 yıl önce yılda bir iki hasta görürdük şimdi her gün birkaç vaka görüyoruz.”
Tıp dünyası bunu tartışıyor
Demircioğlu akla gelen, “Acaba hastalar tedavi gereklerine uymuyor mu?” sorusunu ise şöyle yanıtlıyor:
“Bunu da çok düşündük ama direnci açıklamıyor. Günümüzde bilgiye ulaşmak çok kolay. Hasta tüm bilgilere internetten ulaşabiliyor. Eskiden bu olanak yokken tedavi daha başarılı oluyordu.
Standart bir tedavi verip iyileştiremediklerimiz daha fazla. Tedavileri tekrar tekrar yapıyoruz. Tedavileri kombine ediyoruz, farklı ilaçları kombine ediyoruz. Hem hap hem sürme ilaç yazıyoruz. Farklı tedaviler deniyoruz. Bu direnç niye? Tıp dünyası bunu tartışıyor.”
Uyuz salgını öncesi ağızdan alınan ve ülkemizde bulunmayan İnvermektin adlı ilacı el altından karaborsa satılıyor. Doktorlar da çaresizlikten bu ilacı reçete ediyor.
Ancak dört kişilik bir ailenin tedavisi için ilacın faturası 20 bin lirayı buluyor.
İlacın yerli üretimi de var ve fiyatı nispeten makul bir seviyede.
Gençlerde daha yaygın
Uyuz özellikle gençlerde daha yaygın.
Dr. Demircioğlu, “Hastalarım arasında bebekler, hatta yeni doğanlar var. Ebeveynler bebekte uyuz olacağı olasılığını düşünmüyorlar” diyor ve yaşadığı dikkat çekici deneyimlerini şöyle anlatıyor:
“Gençler hem daha sosyal, hem arkadaşlarıyla birlikte kalıp giysileri bile ortak kullanıyorlar. Bu yüzden uyuz gençlerde yaygın görülüyor.
Benim 18 günlük hastam da oldu. Bulaşı zincirini bulmak önemli. Bulaşı kaynağını bulmazsak tedavi daha da zorlaşıyor.
Bazı vakalarda ilk bulaşı kaynağını bulamıyoruz, bu da tedaviyi zorlaştırıyor. Bu parazitle ilk karşılaşıldığında kuluçka süresi bir iki ay sürüyor. Kuluçka süresince de parazit bulaşıyor.
Bir başka hastam tedaviye rağmen üçüncü kez geldi. Uyuzdan şüpheleniyordum ama teşhis koyamıyordum, çünkü muayene sırasında parazit izine rastlamıyordum. Her seferinde aileyi soruşturuyordum. Son geldiğinde kucağındaki bebeğin çorabını çıkardığımda tabanında parazitin oluşturduğu kabarcığı ve parazitin yol açtığı tüneli gördüm. O zaman kesin teşhis koydum. “
Yeni aldığınız giysileri yıkamadan kullanmayın
Uyuz özellikle yataklardan, giysilerden ve tensel temastan bulaşıyor. Sanılanın aksine mağazalarda elbise denerken bulaşması zor ancak yine de -şu sıralarda- bundan da mümkün olduğunca kaçınılmalı. Ş
Özellikle yeni çamaşır ve giysilerin yıkanmadan kullanılmaması da lazım.
Her gün ya da sık sık duş alanlarda teşhis zor. Dr. Demircioğlu, muayene öncesi hiç olmazsa iki gün süreyle boyunca banyo yapılmamasını öneriyor.
Tahlili yok
Uyuzun kan ya da diğer laboratuvar testleriyle teşhis edilemediği biliniyor. Teşhiste tek yol muayene; özellikle de dermatoskop denilen büyüteçli bir alet. Doktor bu aletle kaşınan yerlerde parazitin açtığı tünel izlerini bulmaya çalışıyor. Ancak bu da her zaman mümkün olmuyor.
Teşhis koymadan uyuz tedavisine başlanamıyor. Dr. Demircioğlu, hastaya basit kaşıntı giderici krem verip bir hafta sonra gelmesini istediklerini, teşhis koyuncaya kadar bu randevuların yinelendiğini anlatıyor.
Peki, bu gecikmeye yol açmıyor mu?
Dr. Demircioğlu, verilecek göz kararı tedavinin parazit teşhisini zorlaştıracağını belirtiyor. Özellikle aile hekimlerinin bu alet olmadan yaptıkları muayene sonrasında yanlış uyuz teşhisi koyup ilaç verebildiği belirtiliyor, bu da başka deri hastalıklarının tedavisini geciktirebiliyor. Dr. Deniz Demircioğlu böyle hastalarla da karşılaştıklarının altını çiziyor.
Çocuklarda baş ve boyuna, erişkinlerde kıvrımlara yerleşiyor
Kaşıntının karakteri teşhiste çok önemli. Bu da hastalarla yeterince konuşmayı gerektiriyor. Devlet hastanelerinde doktorların zamanla yarışması hastadan anamnez almayı zorlaştırıyor.
Dr. Demircioğlu, özel bir hastanede çalıştığı için bir hastaya en az 15-20 dakika ayırdığını, buna rağmen teşhiste zorlandığını vurguluyor.
Teşhiste kaşıntının karakterinin sorgulanması gerekiyor. Dr. Demircioğlu şöyle devam ediyor:
“Hasta özellikle yorganın altına girince kaşıntıları başlıyor. Kaşıntı bazen hastayı uykusundan da uyandırıyor. Parazit belirli bir sıcaklıkta harekete geçip, yumurta bırakıyor. Erişkinlerde baş ve boyun bölgesinde kaşıntı olmaz. Çocuklarda ise tam tersi. Kadınlarda meme başları, genital bölge, uyluk iç tarafları, el ayak parmak araları, koltukaltları parazitin yerleşmeyi sevdiği bölgeler. Uyuz kaşıntısına antihistaminlerin ve kortizonun etkisi olmuyor. Kaşıntı sıcak duş sonrası artıyor. Bebeklerde ise parazit baş, yüz, avuç içi ya da ayak tabanlarında kabartılara yol açıyor.”
Uyuz bitse de kaşıntı sürüyor
Uyuz tedavisi sonrası süren kaşıntının altında bazen psikolojik bazen de ciltteki tahriş yatabiliyor. Sürme ilaçlar ciltte kuruma ve tahrişe yol açabiliyor. Kaşıntıların sürmesi hastada hastalığının bitmediği kaygısı yaratabiliyor.
Psikiyatr Dr. İbrahim Bilgen, asıl sorunun hastalık sonrası süren psikolojik kaşıntılar olduğuna dikkat çekiyor:
“Yıpratıcı bir süreçten sonra uyuz kelimesi bu kişilerde kaşınma refleksinin gelişmesine yol açabilir. İnsan vücudunda bulunan sinir sistemi nöronlar ve nöronların oluşturduğu ağlardan meydana gelir. Sinir sistemimiz, istem dahilinde ve istem dışı vücut hareketlerimizi kontrol eder. Uyuz kelimesi hastalık geçiren kişide kaşıntıya, kaşıntı deriden histamin salgılanmasına yol açar ve kaşıntını sürmesine neden olur. Bu karmaşık psikolojik bir süreç. Bugün hastalıkların temelinde yatan bu psikolojik süreçler araştırılıyor.”