MESUDE ERŞAN
@mesudersan
mesudeersan@diken.com.tr
Adli Tıp Uzmanları Derneği Başkanı Prof. Dr. Ahmet Hilal, cenazeleri kimliklendiren ve kayıt altına alan deprem bölgesinde görevli adli tıp hekimlerinin üç gündür aralıksız çalıştığını ve tükenme noktasına geldiğini söyledi. Gönüllü adli tıp hekimleri ise görevlendirme bekliyor. Ancak adalet ve sağlık bakanlıkları ve YÖK, görevlendirme için topu birbirine atıyor.
AFAD, depremde hayatını kaybeden ve kimliklendirilemeyenlerin cenazelerinin 24 saatlik bekleme süresinden sonra DNA, parmak izi örneği ve fotoğrafı alınıp defnedileceğini duyurmuştu.
Uyuyacak yerleri yok, ayakta çalışıyorlar
Diken’in sorularını yanıtlayan Hilal, büyük felaket yaşandığını ve çok fazla ölüm olduğunu vurgulayarak şunları söyledi: “Göçük altından daha ne kadar cenaze çıkacak bilmiyoruz ama organizasyonda çok büyük bir sorunlar var. Çıkarılan cenazelerin kim olduğu çok önemli. Bunların en kısa zamanda tespit edilip, yakınlarının bulunabilmesi için çok düzgün kayıtlarının alınması lazım. İnsanın yakınlarını kaybetmesi, ne olduğunu bilmemesi, ölümden daha büyük acı veriyor. Çok sayıda ölü var. Yakınları ortada yok. Bazıları tanınmaz halde.”
Ölü muayenesi ve kimliklendirme adli tıp hekimlerinin görevi. Prof. Dr. Ahmet Hilal, bölgede üç gündür durmaksızın çalışan adli tıp hekimlerinin tükendiğini söyledi: “Adli tıp kurumundaki bu arkadaşlar yetişemiyor. Uyuyacak yerleri yok, kalacak yerleri yok, ayakta çalışıyorlar. Bu tempoya ancak 24-48 saat dayanılabilir. Lojistik altyapının sağlanabilmesi lazım. Bunu organize etmeyi düşünen yok maalesef.”
‘Görevlendirme bekliyoruz’
Toplam 800-1000 adli tıp hekiminden yaklaşık yarısı Adli Tıp Kurumu’nda, diğer yarısı üniversitelerde, azı da Sağlık Bakanlığı’nda çalışıyor. Dolayısıyla halen çalışan ve tükenme noktasına gelen adli tıp uzmanlarının, yeni geleceklerle değişimli görev yapması mümkün.
Halil, şöyle konuştu: “Farklı illerde gönüllü arkadaşlarımız var. Bunlar için görevlendirme çıkarılmasını bekliyoruz. Sağlık Bakanlığı, ‘Üniversite kendi göndersin‘ diyor, üniversite ‘bakanlık yazısı olmadan biz göndermeyiz’ diyor. Adalet Bakanlığı bir şey yapmıyor. Bu olağanüstü bir durum. Kaprislerin bir kenara bırakılması lazım. Adli Tıp Kurumu talep eder, bakanlık direkt görevlendirmeyi çıkarabilir.”
Gömüldükten sonra tespit çok zor
Böyle durumda yapılması gerekenler belli. Nitekim dernek, üyelerine ilgili rehberi göndermiş. Ancak bunların yapılabilmesi için hem yeteri kadar adli tıp uzmanı hem de çalışabilecekleri uygun ortam ve ekipman gerekiyor.
Hilal, çok fazla cenaze getirildiğini, buna karşılık kimliklendirme için yeterli ortamın bulunmadığını söyledi. Cenazeler gömüldükten sonra kime ait olduğunu bulabilmenin çok daha zor olduğunu belirten Hilal, Gölcük depreminden 10-15 yıl sonra mezar açtırıp, DNA testi yaptırmaya çalışanlar olduğunu hatırlattı.
Cesetler açıkta kalıyor
Toplum sağlığı açısından cenazelerin bekletilmemesinin doğru olduğunu belirten Hilal, şunları söyledi:
“Soğuk oda yok, yeterli morg yok, cesetler açıkta kalıyor. Hastalık kaynağı olabilir. Bu da ciddi sorunlara neden olabilir. Olağanüstü koşullarda hepsine otopsi yapılması mümkün değil. Ancak iyi bir ölü muayenesiyle çok büyük kısmının tam ölüm nedenini saptamak mümkün. Boy, kilo, göz, ten rengi, varsa ameliyat içi, dövmesi tanımlanabilir, fotoğraflanabilir. DNA örnekleri alınıyor. Olay yeri inceleme bütünlüğü bozulmamışsa parmak izi alıyor. Nüfus kağıdı için alınan parmak izi havuzuyla karşılaştırılıyor. Bu da çok önemli bir veri.”
Hukuki süreç için önemli
Ölüm nedeninin daha sonra olabilecek hukuki süreçler için iyi saptanması gerektiğini hatırlatan Halil, şunları dedi: “Hepsi için sadece göçük altında kalmıştır, ölmüştür demek çok doğru bir tanımlama olmaz. Bir kısmı için doğrudur ama hepsi için derseniz doğru değil. Daha sonra hukuki bir süreç söz konusu olabilir. Bu nedenle lezyonu yazmak, ölüm nedenini ortaya koymak lazım. Kayıtların düzgün tutulması, hakların korunması açısından yararlı bir şey.”
Dönüşümlü çalışılmalı
Kendisi de adli tıp hekimi olan Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Şebnem Korur Fincancı da hekimlerin deprem bölgesinde uzun süre kalmalarının olanaksız olduğunu, tükenmeyi önlemek için dönüşümlü çalışmaları gerektiğini söyledi. Fincancı, cenazelerin kimliklendirme ve ölüm nedenlerinin tespitinin çok önemli olduğunu hatırlattı. Enkaz kaldırma çalışmalarının gecikmesine bağlı ölümlerin meydana geldiğini belirten Fincancı, şöyle konuştu:
“İdarenin bu ölümlerde kusuru var. Organizasyonu ve enkaz kaldırma çalışmalarını hızlandırmadığı için ölüme yol açtı. Sadece deprem değil soğuk etkisiyle ölümler de idarenin kusuruna bağlanacaktır. O yüzden otopsilerin yapılmaması büyük bir eksiklik. 1999 depreminde ‘enkazdan çıkardık’ diye getirilen birinde silah yaralanması tespit etmiştik. Bunların hiçbirinin atlanmaması lazım.”