Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) eski yargıcı Rıza Türmen, AİHM’in Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala kararlarının uygulanmamasına ilişkin, “Bu, Türkiye’nin Avrupa Konseyi’nden ihracına kadar gider” dedi.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Gezi eylemlerinden itibaren ‘Türkiye’nin Soros’u’ diye hedef gösterdiği sivil toplum ve insan hakları aktivisti işadamı Kavala, 17 Ekim 2017’de gözaltına alınıp 1 Kasım’da tutuklanarak Silivri Cezaevi’ne gönderilmişti.
AİHM kararlarının uygulanmasını denetleyen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Kavala’nın 30 Kasım’a kadar serbest bırakılması için süre vermişti. Aksi halde Avrupa Konseyi üyesi Türkiye hakkında taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) uymadığı gerekçesiyle ihlal prosedürü başlatacağına dikkat çekilmişti. Bu, Kavala dosyası için Türkiye açısından son uyarı anlamına geliyor.
Diğer yandan 2016 kasımından beri tutuklu bulunan eski HDP eş genel başkanı Selahattin Demirtaş hakkında da AİHM, defalarca ‘hak ihlali’ kararı vermişti. Ancak kararlar uygulanmadı.
Bu davalar hakkındaki kararları uygulamamaktaki ısrarın, süreci, Türkiye’nin Avrupa Konseyi’nden ihracına kadar götürebileceğini belirten Türmen, ANKA’ya konuya ilişkin şunları söyledi: “Bu, bir hukuk devleti sorunudur. Hukuk devletinde mahkeme kararları yerine getirilir. Bu, bir kere, iki de bir söylendiği gibi bizim iç işlerimize falan karışmak değildir. Sözleşmeden doğan Türkiye’nin bir yükümlülüğü vardır; AİHM kararlarını uygulamak. AİHM, Demirtaş ve Kavala kararlarında ne diyor? ‘Derhal serbest bırakın’ diyor. Şimdi burada tabii önemli bir mesele var. AİHM gerek Demirtaş gerek Kavala kararlarında tutuklamanın meşru olmadığını, hukuka uygun olmadığını, tutuklamanın makul bir şüpheyi doğuracak nedenlere dayanmadığını, o yüzden tutuklamanın bir hak ihlali olduğunu söylüyor.
‘Siyasi neden vurgusu’
Ama bununla kalmıyor. AİHM, her iki davada da 18. madde ihlali, yani tutuklamanın siyasi nedenlerle yapıldığını söylüyor. Şimdi, bu çok ağır bir ihlal. Tutuklama siyasi nedenlerle yapılıyorsa bu demektir ki yargı da bağımsız değil. Demek ki yargı da siyasi talimatla hareket ediyor. Bunun sonucu olur. Böyle olduğu için, 18. madde ihlali söz konusu olduğu için, bakanlar komitesi kararları uygulamakla sorumlu. Çünkü Avrupa Konseyi’nin bakanlar komitesi, Türkiye’yi sıkıştırıyor. Karar üstüne karar kabul ediyor. Osman Kavala kararı tabii daha önce, Demirtaş kararı daha sonra kesinleşti. Ama şimdi Kavala için yapılanlar birkaç ay sonra da Demirtaş için gerçekleşecek. ‘Serbest bırakın, tahliye edin, sözleşmeden doğan yükümlülüklerinizi uygulayın, bunlara uyun’ diye yedi tane karar kabul etti. Bu yedi karara rağmen Türkiye, hala Osman Kavala’yı serbest bırakmamakta direniyor. Yani Osman Kavala davası artık Türkiye’nin batıyla olan ilişkilerinde odak noktası haline geldi. Bu kadar önem kazandı.
‘Hukuksuzluk nedeniyle Avrupa Konseyi’nden ihracı kimseye anlatamazsın’
Bundan sonra ne olacak? Bundan sonra, bakanlar komitesi, bir ihtimalle önümüzdeki 30 Kasım’daki toplantıda ihlal prosedürünü başlatacak. Yani üçte iki çoğunlukla kararı tekrar AİHM’e yollayacak. Kararı uygulamamasından doğan bir ihlal var mı diye? Kararı uygulamaması başlı başına bir ihlal tabii. AİHM, ‘Evet, vardır’ diye bir karar çıkarırsa o zaman vidaları iyice sıkıştırmaya başlayacak. O zaman Türkiye’ye müeyyide uygulamaya başlayacak. Bu nereye kadar gider? Bu, Türkiye’nin Avrupa Konseyi’nden ihracına kadar gider. Böyle bir yola girdi bu iş. Buna rağmen Türkiye, büyük bir inatla Osman Kavala’yı ve Selahattin Demirtaş’ı serbest bırakmamakta direniyor. Bu direnci anlamakta çok zorluk çekiyorum doğrusu. Yani hukuk devleti olmamak için bu kadar büyük bir direnç gösterilmesini, bu kadar büyük bir kararlılık gösterilmesini anlamak mümkün değildir. Bir şekilde halledileceğini ümit ediyorum. En son noktaya gitmeyecek diye düşünüyorum. Çünkü, yani hukuka aykırı, hukuksuzluk nedeniyle Türkiye’nin Avrupa Konseyi’nden ihracı kimseye anlatamazsın.”