Cumhuriyet gazetesi, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Barış Doster’in ‘medya etiği’ üzerine bir yazısını yayımlamadı.
Geçen hafta Cumhuriyet gazetesinde vakıf yöneticisi avukat Turan Karakaş, eski genel yayın yönetmeni Arif Kızılyalın, idari-mali işler müdürü Osman Selçuk Özer ve reklam müdürü Esra Bozok hakkında, bir e-ticaret firmasından Ocak 2023’te yürürlüğe giren e-ticaret yasası aleyhine manipülatif haber yapma karşılığında çikolata kutusunda kayıt dışı para aldıkları iddiasıyla suç duyurusunda bulunmuştu.
Bu haberden sonra gazetenin genel yayın yönetmeni Tuncay Mollaveisoğlu, Coşkun’la diğer yönetim kurulu üyeleri Işık Kansu ve İrfan Hüseyin Yıldız’ı eleştiren bir yazı yazmış, ama yazı sansürlenmiş, Mollaveisoğlu da görevden alınmıştı.
Gelişmelerin ardından gazeteyi yöneten Cumhuriyet Vakfı’nın üç yönetim kurulu üyesi Turan Karakaş, Barış Doster ve Birol Başaran, Coşkun, Yıldız ve Kansu’yı istifaya davet etmişti.
Coşkun da bugünkü yazısında istifa etmeyeceğinin mesajını verdi.
Mollaveisoğlu’nun duyurduğuna göre, Cumhuriyet şimdi de Doster’in yazısını sansürlemiş.
Tele1’in aktardığına göre, “Gazetecilik nedir, ne değildir” başlıklı yazı şöyle:
*İster alaylı olsun ister mektepli, tüm gazeteciler bilirler mesleğin en temel kurallarından birinin haber kaynağıyla ilişkilerdeki temas-mesafe kuralı olduğunu. Çünkü bu temel ilke gözetilmeyince, bu kurala uyulmayınca, mesafe ortadan kalkınca, yapılan iş gazetecilik olmaktan çıkar. Tetikçiliğe kadar uzanır. Örnekleri çoktur maalesef.
*Gazetecilik; siyasi veya iktisadi herhangi bir güç odağının, kurumun, kuruluşun, örgütün, şirketin halkla ilişkiler ve tanıtım danışmanlığı değildir. Metin yazarlığı değildir. Propaganda başkanlığı değildir. Sözcülüğü değildir. Kampanya yöneticiliği değildir. Basın danışmanlığı değildir. Eğer bu temel kural ihmal edilirse savrulma kaçınılmazdır. Bunun da örnekleri yaygındır ne yazık ki.
*Gazetecilik; toplumun, kamunun, halkın, emekçilerin, kimsesizlerin, geniş kitlelerin, sesini duyurma olanağı bulamayanların yanında olmayı gerektirir öncelikle, hem mesleki hem ahlaki hem de siyasi olarak. Bu nedenle mesleki çerçevesi çok net, etik kodları çok kesindir. Gazeteci, kamu adına, halk adına, gerçeğe ulaşmak adına soru sorarken, araştırma yaparken, haber kovalarken, bir konunun izini sürerken, onu güçlü kılan da budur zaten.
*Kurumlarla birlikte kişilerin de hızla yozlaştığı günümüzde, gazeteci; bir konunun, bir sorunun, bir olayın, bir haberin, bir bilginin kamuoyuyla paylaşılması, kamuoyunda yayılması, bu sayede kamuoyu oluşturulması için herhangi maddi ya da manevi bir çıkar elde edemez. Meslek ilkelerinden ödün veremez. Çalıştığı kuruma reklam verenlere, ilan verenlere, haber yapma taahhüdünde bulunamaz. Bu kişi ve kurumlardan talimat, tavsiye, telkin alamaz.
*Eğer bu temel kurallar yok sayılırsa hukuki, siyasi, ahlaki ve mesleki anlamda savrulma, çürüme, yozlaşma kaçınılmaz olur. Bunu da gizleyebilecek hiçbir gerekçe, saklayabilecek hiçbir ideoloji, örtebilecek hiçbir mazeret yoktur.