Dokuz ay önce 80 milyon yurttaşına Avrupa’ya vizesiz girme müjdesi veren dışişleri bakanının, bizatihi diplomatik pasaportla bile Avrupa’ya gidemeyişinin, bir başka bakanın sınır dışı edilip “istenmeyen kişi” ilan edilişine, yerkürenin 4 milyon 312 bin kilometrekarelik alanına giremeyecek oluşuna nasıl paha biçilebilir?
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne, bugüne dek karşılaştığı en derin diplomatik krizi yaşatan tabloyu büsbütün karartan ise ülkeyi yöneten kadroların; “değer miydi” sorusunu yeterince ciddiye almış görünmemesidir.
Gerçi, “mağduriyet ithal etmek üzere kurgulandığı da” konuşulan böyle bir tablo karşısında “Zaten dert edilecek olsa, böyle bir kaygı taşınsa, devlet olanakları bir siyasi için bu kadar geniş bir rahatlıkta kullanılamazdı” demek daha gerçekçi görünüyor. Nitekim, referandumda “evet” sonucuna yönelik siyasi ihtirasın ne kadar yıkıcı bir obsesyona dönüştüğü ortada.