CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, iktidarın bilime kulak vermediğini belirterek, “‘Baban öldü, annen öldü ama sana bir daire vereceğim’ diyor” dedi.

Partisinin depremde ölenler için saygı duruşuyla başlayan grup toplantısındaki konuşmasını bu konuya ayıran Kılıçdaroğlu şunları söyledi: “Her depremden sonra aynı şeyi yapıyoruz. Değişen bir şey yok. Deprem olduğunda hiç can kaybı olmadan nasıl depremi atlatabiliriz, siyaset kurumu bunu çözmeli. Yasalar çıkıyor, her depremden sonra bir yasa çıkıyor. Ama yasalar ihtiyaçlara cevap vermiyor.”
Bir gazetenin bugün, ‘İktidarıyla, muhalefetiyle bilimin sesine kulak tıkayan Türkiye’ başlığıyla çıktığını belirten ve bunun kendileri açısından doğru olmadığını söyleyen Kılıçdaroğlu, depremle ilgili en kapsamlı raporu CHP’nin hazırladığını söyledi.
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından satır başları şöyle:
*17 yılda parlamentoda depremle ilgili 58 araştırma önergesi verilmiş, AKP ve MHP oylarıyla reddedilmiş. Demek ki; muhalefet 58 kez deprem gerçeğine dikkat çekmiş.

*İktidar zaten bilimi dinlemiyor. “Baban öldü, annen öldü ama sana bir daire vereceğim” diyor. Bu ayrımı insanın vicdanı yapmalı ama bu ayrım yapılmıyor.
*Bina yıkılır, e ben de giderim onlara derim ki ben size yeni bina vereceğim. E ölenler? Ölenler gitti.
*AFAD’ın internet sitesine girdiğinizde evinizin fay hattında olup olmadığını görebiliyorsunuz. Yasalar çıkardık ama yasaların kendi içinde iç tutarlılığı yok. Önce 1959’da bir kanun çıktı. Erzincan depreminde 1992’de bakılar ki bu yasa artık yanıt vermiyor ve yeni bir kanun çıkardılar ama geçici madde. Arkasından 1999 depremini yaşıyoruz. Ek vergiler çıkarıldı, deprem sigortası kanunu çıkarılıyor. Sonra kentsel dönüşümle ilgili de güzel bir kanun çıkarılıyor. Sonra 2012 afet riski taşıyan yapıların dönüşümü için kanun çıkarıldı. Aslında güzel bir kanun. Ama riskli alanı kim belirleyecek. Bugüne kadar nerede, ne kadar riskli alan belirlendi? Ben merak ediyorum.
*Riskli alan belirlendikten sonra oradaki binaların yıkımı gerekiyor. Peki yıkıma kim karar verecek? Belediyeler beliryemiyor. Valilik, bakanlığa bildirecek, onaylarsa belediye gidip yıkımını yapacak. Yasaların bu kadar dağınık olması aslında deprem riskiyle mücadelede bürokrasiyi de zorluyor.
‘Siyasi tercih’
*Yapılması gereken herşey biliniyor. Peki neden yapılmıyor? Bu bir siyasi tercihtir. Siyasi tercihte bulunan ise iktidar partisidir. Paranın nereye kullanılacağı bir siyasi tercihtir.
’35 milyon dolar deprem vergisi nereye harcandı’
*35 milyar dolar deprem vergisi toplandı. Adı üzerinde deprem vergisi. Nereye harcandı? Erdoğan diyor ki, “Harcanması gereken yere harcandı. Bay Kemal’e hesap vermem.” Bana değil halka hesap vereceksin. Suriyelilere 50 milyar dolar harcandı. Ama senin kendi insanın tabutta yaşıyor. İnsan nasıl ölür yaşıyorsunuz, görüyorsunuz ama önlem almıyorsunuz. İnsan yaşasın ki devlet yaşasın. Devletin depreme karşı insanı korumak gibi bir görevi var mı? “Böyle bir görevimiz yok” diyebilirler. Anayasa’nın 57’nci maddesinde geçiyor. Senin aldığın aylığı ben ödüyorum. Deprem vergilerinin nereye gittiini açıklamalısın.
*Beşli çeteye (müteahhitleri kastediyor) hizmet eden bir devlet var. Fakir fukaranın cenazesinin yanındalar sadece. Sosyal devlet anlayışında bu olmaz.
*İstanbul’da 16/9 kuleleri var, kaçak yapı. Mahkeme kararına rağmen belediye orayı yıkamadı. Yıkma yetkisi merkezi yönetimde. Yasaların bu kadar dağınık olması depremle mücadeleyi zorlaştırıyor.