Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
Medyayı dördüncü kuvvet belleyen, yasama, yürütme ve yargıyı denetleyen bir unsur olarak tarif eden liberal düşüncenin yine tıkandığı bir yere geldik çattık. Yasama ve yürütmeyi denetleyen yani hakkında haber yapan, kamu adına soru soran gazeteci bağımsız olmayan bir yargı sisteminde nasıl korunacak? Yargının bağımsız olması mümkün mü? Eşi bir gecede SPK’ya atanan İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı ile ilgili soruya Adalet Bakanı “mevzuata uygun” demekle yetinirse hangisi bağımsız oluyor adalet bakanı mı, savcı mı?
Bunu kime sormak lazım diye düşünürken aklıma Selçuk Kozağaçlı geldi. Onun 10 Kasım 2021’de Gazete Duvar’da yayınlanan, Hapishane Defterleri’nden de ulaşabileceğiniz “Hakim olsaydım” başlıklı yazısına başvurdum. Kendi davası için diyor ki Kozağaçlı, “Ben hâkim olsaydım kültürel, siyasal, ideolojik açıdan bana hiç benzemeyen; polisin, savcının, iktidarın hoşlanmadığı hatta bırak iktidarı, beni -bile- hâkim yapmış güzelim rejime muhalif bir adamı bu dosyayla karşıma dikseler adil yargılar mıydım?” Cevabını bekletmiyor: “Hayır.”