Çin’in ekonomik yavaşlaması küresel emellerini engellemedi demiştik. Haziran ayında Çin, Suudi Arabistan ile İran arasında diplomatik ilişkilerin kurulmasına aracılık etti, Suriye’ye savaş sonrası yeniden inşa ve uluslararası topluma katılma süreçlerinde destek vadetti. Aynı zamanda, Ukrayna ve Gazze savaşlarında bizzat ara bulucu olmak istemese de ateşkes çağrısı yapan bir süper güç olarak konumlandı. Bu tutum, Kuşak ve Yol Girişimi, Küresel Kalkınma Girişimi gibi projelerle düşük ve orta gelirli ülkelerden gördüğü destekle birleşerek kendisini, istediği Küresel Güney’in lideri konumuna yaklaştırdı. Örneğin, BRICS’in genişlemesi bölgesel örgütün diğer kurucu üyelerinden ziyade Çin’in bölgesel çıkarlarına hizmet edecek bir yönde gelişti; Afrika ve Latin Amerika’da Çin’in müttefiki olan ülkeler bloka dahil edildi ve Çin’in Ortadoğu’daki müttefikleri örgütte beklenmedik bir ağırlık kazandı.
Pandemi sırasında yoğunlaşan ABD-Çin rekabeti 2023’te de devam etti. Şubat ayında Çin gözetim balonunun ABD hava sahasına girmesi ilişkileri daha da gerginleştirdi. Kötüleşen ABD-Çin ilişkileri nedeniyle, toplumsal ilişkiler de geriledi. Örneğin, Çin’de okuyan Amerikalı öğrenciler ve ABD’de okuyan Çinli öğrencilerin sayısı son yılların en düşük seviyesine geriledi ve iki ülke arasında yapılmasına izin verilen haftalık uçuş sayısı, salgın öncesi rakamın yüzde 20’sinin üzerine çıkamadı. Ekim ayında Biden yönetimi, gelişmiş bilgisayar çiplerine yönelik yeni kısıtlamalarla çip savaşını tırmandırdı.
Öte yandan, Ortadoğu’da yaşanan gelişmelerle tüm gücünü Çin’le zıtlaşmaya odaklayamayacağını anlayan Biden yönetimi, Çin ile stratejik iletişimi sürdürmeye karar verdi. ABD Dışişleri Bakanı Blinken’ın haziran ayında Çin’e yaptığı ziyaretten sonra, kasım ayında San Francisco’da Biden-Xi toplantısıyla sonuçlanan üst düzey ilişkiler yeniden başlatıldı. Bu görüşmeler sonucunda, narkotikle ortak mücadele gibi ABD’nin önemsediği ve Sincan nedenli yaptırımlar gibi Çin’in önemsediği konularda ödünler verildi.