Ancak, geçen haftanın gelişmeleri son derece tehlikeli yeni bir mecraya işaret ediyor: AKP iktidarı, Kürtleri kontrol altında tutmak için elinde sadece iki araç kalan, o nedenle de, hayli “aciz” bir konuma kaymıştır. Bunlar:
1. Kürtlere karşı güç kullanmak ve sertlik;
2. “Yumuşak güç” olarak Abdullah Öcalan’a başvurmak.
Abdullah Öcalan’ın etkisi ortada. İktidar ona rehin. Ama o da iktidarın elinde, İmralı’da. Bu karşılıklı “mecburiyet hali”, olayların seyrinin altında kalırsa, iktidarın elinde ne kalacak?
Yani, Kobani düşerse, ki gidişat onu gösteriyor, AKP-Öcalan pazarlığı (buna “diyalog” denebilir ya da daha ileri gidebilir “müzakere” görüntüsü de alabilir) ne yönde ilerleyecektir?
Öcalan’ın elinde Kürtlerin istediği parametrelerde Kürt sorunun çözümü için hangi “kart” bulunacaktır? Toplumsal olaylar, kabından taşarsa, iktidar, “Öcalan kartı”nı birkaç kez daha kullanılabilir “değer”de nasıl tutabilecektir.
Türkiye’nin son haftasında yaşananlar ve Kobani’de önümüzdeki günlerde yaşanması muhtemel gelişmeler, gelecek açısından “iyi sinyaller” vermiyor.