Sözünü ettiğimiz ‘demokrasi ve özgürlükler açığı’ndan kastımız, öncelikle ‘basın özgürlüğü’, ‘ifade özgürlüğü’, ‘din ve vicdan özgürlüğü’ gibi alanları kaplayan özgürlüklerdeki ‘açık’. Ve bir de ‘hukuk devleti’ olabilme, ‘hukukun üstünlüğü’nün geçerliliği konularında tanık olunan ‘açık.’ Bu ikincisi, ülkedeki demokrasinin yapısını ve ‘kalitesi’ni ifade ediyor.
AKP iktidarında 2011’den tüm bu alanlarda bir ‘demir tarama’; yani özgürlüklerden uzaklaşma, ‘yasakçılık zihniyeti’nin öne çıkması, yargıyı yürütmenin bütünüyle kontrolüne alması ile kuvvetler ayrılığının ortadan kalkması girişimleri yaşanıyor.
Eğer önemli bir ‘kırılma noktası’ndan söz edilecekse 17 Aralık (2013) gerçekten de öyledir. Bir ‘darbe’dir. Ama AKP iktidarına karşı ‘paralel yapı’ adını verdikleri Fethullah Gülen Cemaati’nin ‘başarısız’ bir ‘darbe girişimi’ değil, Tayyip Erdoğan’ın temsil ettiği ‘iktidar yapısı’nın Türkiye demokrasisini hedef alan oldukça ‘başarılı’ bir ‘darbe’sidir söz konusu olan.