2008’den sonra kaynaklar altyapı yatırımlarına, küresel rekabet odaklı sanayiye, azgelişmiş bölgelere aktarılmış ve bu adımlar Anadolu’da ihracatçı, küresel rekabet eden KOBİ’leri doğurmuştur. Bugün Türkiye ekonomisinin ve geleceğimizin teminatı olan bu işletmeleri ayakta tutmak milli bir görevdir. Ancak bununla da yetinmeyeceğiz, bu işletmeler bu şoku atlattıktan sonra çok daha güçlü olarak yalnız Türkiye ekonomisi için değil, küresel ekonomi için de önemli oyuncular olacaklardır.
Buradaki temel sorunlarımızdan biri şudur: Para ve maliye politikalarında, mali sistemin ve bankacılık sisteminin yapılanmasında, sermaye piyasalarının yeniden inşasında, 24 Haziran öncesi siyasi sisteminin getirdiği bürokratik engelleri Türkiye tam anlamıyla aşamamıştır. Burayı aşmak için daha hızla adımlar atmalıyız.
Daha fazla dışa açıklık ve şeffaflık, ekonomide bütün oyuncuların katılımcı olduğu bir kazan-kazan açıklığı, yatırım ortamının daha da iyileştirilmesi, kurumlarımızın bağımsızlığı gibi konularda çok hızlı, belki OVP’den de önce bir reform programı ihtiyacı açıktır. Bu konuda ilgili bakanlığın şimdiye değin attığı adımlar ve açıklamalar umut vericidir. Kamu maliyesinde ve bütçe tarafında yapılacak reformlar ve para ve maliye politikalarını hızla uyumlaştıracak adımlar ve bu bağlamda vergi gelirlerini artırarak bütçeyi güçlendirecek reformlar hem vergi adaletini sağlayacak hem de üretime destek verecektir.