CANAN COŞKUN
[email protected] / @canancoskun
Gazeteci Can Dündar’ın mühimmat yüklü MİT TIR’ları haberi nedeniyle yargılandığı davanın son duruşması yarın İstanbul 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılacak.
Hükmün açıklanmasının beklendiği duruşma öncesi, Dündar’ın avukatları duruşmaya katılmayacaklarını bildirdi.

Dündar’ın avukatları, 4 Aralık’taki duruşmada, davaya bakan hakim Akın Gürlek başkanlığındaki İstanbul 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi heyetini, Dündar’ın ifadesini yurtdışından almaması ve avukatsız duruşma yapması nedeniyle reddetme talebinde bulunmuştu. Heyet de bu talebi reddetmişti. Gürlek’in mahkemeye atanmasından sonra MİT TIR’ları davasında birçok kez avukatlara haber verilmeden duruşma yapıldı. Gürlek, 7 Ekim’de yaptığı avukatsız duruşmada Dündar’ı ‘kaçak’ ilan etmişti.
‘Adil yargılama görünürde bile yok’
Dündar’ın avukatları Bahri Belen, Tora Pekin ve Abbas Yalçın, yazılı açıklamada, heyetin süreklilik gösteren tutum ve davranışları, işlem ve kararları nedeniyle mevcut mahkeme heyeti karşısında -bu aşamada- esasa dair bir savunma yapmayı uygun, gerekli ve doğru bulmadıklarını belirtti. Avukatlar, ‘heyetin adil bir yargılama yapmamakta ısrar ettiğinin altını çizerek heyetin böyle bir görünüm vermeye özen gösterme gereği bile duymadığını’ kaydetti.
‘Heyet, savunmayı şekli bir figür olarak görüyor’
Avukatlar, savunmanın bilgisi ve katılımı olmaksızın sık sık ve re’sen duruşma yapan heyetin bir an önce mahkumiyet hükmü kurmaya yönelik tutum içinde olduğunu söyledi.
Heyetin, Dündar’ın beyanının alınmasına yönelik talepleri reddettiğini kaydeden avukatlar, heyetin Anayasa Mahkemesi’nin Dündar hakkında verdiği hak ihlali kararını görmezden gelen bir yargılama pratiği sergilediğini savundu.
Avukatlar, ‘heyetin savunmayı yargılamada yalnızca göstermelik ve şekli bir figür olarak gördüğünü’ belirtti ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Bedelini ödeyecek, öyle bırakmam onu” beyanının bir mahkeme kararına dönüşmesi için çaba gösterdiğini vurguladı.
Avukatlar, şunları kaydetti: “Mahkeme huzurunda savunma yaparak önceden belirlenmiş siyasi bir hükme hukuki meşruiyet kazandırma pratiğinin parçası olmak istemiyoruz.”
‘Siyasi irade Dündar’ı medeni ölü olarak görüyor’
Açıklamanın devamı şöyle:
“Nazi rejiminin yargısı, Yahudilerin ‘medeni ölü’ olduğuna karar vermişti. Bununla kast edilen, normların bazı yurttaşlar için geçerli olduğu, ‘istenmeyen’ yurttaşlar için ise geçerli olmadığı, onların yasa önünde hiçbir hakkının bulunmadığıydı. Bugün siyasi iradenin müvekkil Can Dündar’ı bir ‘medeni ölü’ olarak gördüğünü, onun ve hatta ailesinin hiçbir hakkının tanınmayacağını anlıyoruz. Buna müvekkilin yaşama hakkının da dahil olduğu, uğradığı silahlı saldırı sonrası yaşananlarla ortadadır. Hukukun üstünlüğünün geçerli olduğu bir ülkede böyle bir yönelime karşı bağımsız ve tarafsız yargı koruması devreye girer. Şu an İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde kamuoyunun denetiminden uzak, kapalı kapılar ardında yapılan yargılamada karşılaştığımız manzara ise ne yazık ki tam tersidir.
Bu nedenle, müvekkilimiz sanığın da bilgisi ve onayı doğrultusunda güvenimiz olmayan taraflı bir heyet karşısında savunma yapmayı uygun bulmadığımızı beyan ediyoruz. Önceden siyasi otoritece belirlenmiş olup yargı tarafından da bir an önce tescil ve ilan edilmesi istenilen bir kararın hukuki, vicdani ve tarihi sorumluluğuyla İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi heyetini baş başa bırakıyoruz.”
Ne olmuştu?
O dönem gazetede yayın yönetmenliği yapan Dündar ile gazetenin Ankara temsilcisi Erdem Gül, Cumhuriyet gazetesinde 29 Mayıs 2015’te ‘İşte Erdoğan’ın yok dediği silahlar’ başlığıyla yayınlanan MİT TIR’ları haberinin ardından başlatılan soruşturma kapsamında 26 Kasım 2015’te tutuklanmıştı.
Bu haberden önce, TIR’ın durdurulmasından iki gün sonra, mühimmat fotoğrafı Aydınlık gazetesinde yayımlamıştı.
İlk olarak, Cumhuriyet’teki habere erişim engeli getirilmiş, daha sonra Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Dündar’ı “Bedelini ödeyecek, öyle bırakmam onu” diyerek hedef almıştı.
Üç ay tutuklu kalan Dündar ve Gül, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) ihlal kararı vermesinin ardından tahliye edilmişti. Davada ilk duruşma 25 Mart 2016’da yapılmış, ilk karar 6 Mayıs 2016’da açıklanmıştı.
‘Devletin gizli kalması gereken belgelerini açıklama’ suçlamasıyla Dündar’a beş yıl 10 ay, Gül’e de beş yıl hapis cezası verilmiş ancak hüküm kesinleşmediği için gazeteciler tutuklanmamıştı.
Yargıtay bozmuştu
Yargıtay 9 Mart 2018’de mahkumiyet kararını bozarak Dündar’a beş yıldan 20 yıla kadar hapis cezası öngören ‘gizli kalması gereken bilgileri casusluk maksadıyla temin etmek’ suçundan ceza verilmesi gerektiğine hükmetmişti.