25 Ekim 2014 günü Galatasaray’daki “kayıplarımızı istiyoruz” eylemlerinin 500. haftasında bir kez daha biraraya gelecek olan Cumartesi Anneleri’nin acısını, öfkesini, ısrarını anlayamayanlar insanlıklarını sorgulamak zorundadırlar.
Türkiye bir gün gerçekten “yeni Türkiye” olacaksa, insan hak ve özgürlüklerini, insan onur ve haysiyetini “devlet” ve “toplum” olmanın temel varlık nedeni gören bir anlayışı benimseyecekse, herkes için demokrasi, özgürlük ve barış özlemimiz karşılığını bulacaksa, bir gün insanlığımız acılarla sınanmış olarak umut ve heyecanla yeni bir güne uyanacak ve kayıplarımızı her zaman saygı, minnet ve bitmeyen bir hasretle hep birlikte anacak, hatırlayacaksak… Bunu Cumartesi Anneleri’ne borçlu olduğumuzu bilerek yaşamak zorundayız.
Korucu olmayı kabul etmediği için başına gelmedik kalmayan ve sonunda devletin teröründen ailesini korumak için geldiği İstanbul’da 19 Ekim 1995 günü evinin önünden bir “beyaz reno”ya bindirilerek kaybedilen hafızalarımızda hep 36 yaşında, beş çocuk babası Fehmi Tosun şahsında bütün Cumartesi Anneleri’nin ellerinden, kalplerinden öpüyorum.
Demokrasi ve barış isteyen herkes Cumartesi Anneleri’nin sesine ses olmalıdır: Kayıpların akıbetleri açıklansın… Failler bulunsun, yargılansın… “Zorla kaybetme” suçu insanlığa karşı işlenmiş suç kabul edilsin ve zaman aşımına uğramasın… Türkiye BM Gözaltında Kayıplar Sözleşmesi’ni imzalasın…