ECE PİROĞLU
ecepiroglu@diken.com.tr
@EcePIROGLU
Halit Ziya Uşaklıgil’in kült romanı ‘Aşk-ı Memnu’nun yeniden yorumu ‘Bihter’ izleyiciyi zamanda yolculuğa çıkartırken bir kadının aşkı için her şeyi göze alabileceğini anlatıyor.
Farah Zeynep Abdullah’ı Bihter, Boran Kuzum’u Behlül, Osman Sonant’ı Adnan bey ve Hande Ataizi’ni Firdevs hanım rolünde izlediğimiz film dün Prime Video‘da gösterime girdi.
Senaryosunu Merve Göntem’in yazdığı film, Uşaklıgil’in 1901’de kaleme aldığı romanı okuyanlar için başka, 15 yıl önce televizyona uyarlanan ve hala reyting rekorları kıran diziyi izleyenler için ise bambaşka bir yorum.
Çünkü bu kez kimliğini keşfetmiş ve kendi hayatının başkarakteri olmuş Bihter’in hikayesini bizzat onun ağzından dinliyoruz…
Bihter’e gücünü geri kazanma ve kaderini yeniden şekillendirme fırsatı sunarak kadın tercihini öykünün öne çıkan unsuru haline getiren filmi, yönetmenleri Mehmet Binay ve Caner Alper’le konuştuk.
Çekincelerimiz vardı
Klasik sorudan başlayalım, bu projenin ortaya çıkışı, sizinle buluşması nasıl oldu?
Mehmet Binay: Bihter bir film adaptasyonu olarak TAFF Pictures tarafından hayal edilmişti. Yapımcılarımız Timur Savcı ve Cemal Okan’ı yıllardır tanırız, bize bağımsız filmlerimizde çok destek oldular. Yönetmen olarak bu filmde bizi düşünmüşler. Farah Zeynep Abdullah’la ise ‘Bergen’ filminden bu yana bir yol arkadaşlığımız var. Sette birbirimizi çok iyi anlıyoruz, haberi alınca bizi aradı. Çekincelerimiz vardı, okuduktan sonra bazı revizyonlar istedik ve hemfikir olduk.
Caner Alper: Biz dönem filmlerini çok severiz, ‘Çekmeceler’ ve ‘Bergen’den gelen alışkanlığımız da var. Bihter filmini ise romanın yayınlandığı yıl olan 1899 yerine 1925 yılındaki Şapka Devrimi günlerine taşımak istedik. Feraceyi, şalvarı, fesi, smokini ve fötr şapkayı yan yana görebildiğiniz, Beyoğlu sokaklarında olağanüstü bir değişimin göründüğü yıl. Merve Göntem’in uyarlama senaryosundaki kadınlar, özellikle Bihter çok güçlü ve nüktedan idi. Sanırım ikna olma sebeplerimiz bunlar oldu.
‘Ezberlerin dışında’ bir Bihter ve Ziyagil yalısı görüyoruz, bu cesur yorumu yaparken hangi fikirlerle yola çıktınız?
Mehmet Binay: Görsel olarak daha ferah, günlük yaşam alışkanlıkları açısından da batıya daha yakın bir yalıda, cumhuriyetin ilk yıllarındaki batılılaşma çabasından etkilenmiş, rokoko ile art nouveau arasında gidip gelen bir dünya hayal etmek istedik. Behlül’ün üst kattaki dünyasını daha genç (Art Deco / Jugendstil), Adnan Bey’in yaşam alanını ise daha çok geç-Rokoko gibi hayal ettik. Ama filmin her noktasında hem işitsel (film müziği olsun, gramofondan gelen ezgiler olsun) hem de görsel tasarımda ve yan oyuncularda Osmanlı-Türk izlerini yerleştirdik.
Cesaretli işler yapmaktan keyif alıyoruz
Caner Alper: Biz her anlamda cesaretli işler yapmaktan keyif alıyoruz. Sanat yönetmenimiz Atilla Çelik bize daha önce denenmemiş, çok cesur bir renk kartelasıyla gelince, hem çok heyecanlandık hem de biraz korktuk işin açıkçası. Kartelamız ortaya çıkınca saç-makyaj ve kostümlere giriştik. Dönemde kullanılan saç modelleri ve makyaj stilleriyle ilgili detaylı bir dosya hazırlayan Ebru Kızıltan, daha yaşlı karakterlerde bir önceki on yılın etkileri görünecek olsa bile, Firdevs ve Bihter karakterlerinde 1925’in etkilerini yansıtma arzusundaydı, çok yerinde bulduk. Selin Sözen hazırladığı kostümlerde yine döneme uygun has ipek, devore, keten, fisto ve el nakışıyla rokoko süslemeler, el yapımı çiçekler kullandı. Kimi oyuncular geldikleri etnik yapıya uygun aksan dersleri, kimisi piyano dersi aldı. Biz sinemanın çok sesli bir takım oyunu olduğuna inanan yönetmenleriyiz, dolayısıyla kararları alırken bölüm şeflerinin, işin uzmanlarının tavsiyelerine ve deneyimlerine kulak verdik.
Bir kadın aşk için her şeyi riske atabilir
Yeşilçam filmlerinde evlilik dışı çocuğu olan ya da evli olduğu erkeği aldatan kadınlar genelde finalde öldürülür. Ama biz burada tam aksi feminist bir Bihter vurgusu gördük, bu durumun buna evrilmesindeki motivasyon kaynağı nedir?
Caner Alper: Aslında bu soruyu daha çok TAFF’ın içerik yöneticisi Arman Güvenç ve yazar Merve Göntem’e sormak lazım, senaryonun ses tonunun ‘kadın merkezli’ oluşu çok belirgindi. Biz bayrağı onların bu bakış açısından alıp taşıdık. Bihter başarıyla kendi hayatının başkarakteri oluyor. Başkaları tarafından tanımlanmaz, kimliğini içinden keşfediyor. Bihter, düşüncelerine, duygularına ve isteklerine kendi hayatında yer açıyor. Yüzyıl geçmiş olsa bile, bir kadın aşk için her şeyi riske atabilir ve bu konuda erkeklere kıyasla güçlü bir kararlılık gösteriyor. Her sahnede bunlara dikkat ederek çekim yaptık.
Mehmet Binay: Zaten ana karakter Bihter’in hem o dönemdeki yaşadıkları hem de onları bize, kameraya bakarak bugüne hitap etmesi, sinematografik olarak inşası bir miktar zorlayıcıydı ama hem kamera ve ışık ekibimiz hem de Farah oyunculuğuyla üstesinden geldi. Hande, Osman, Helin ve tabii ki Boran bu farklı oyuna hızla ve başarıyla uyum sağladılar. Çünkü Farah’ın kameraya tepki verdiği ve konuştuğu anlarda oyunun devam etmesi gerekiyordu.
Bihter, döneminde de şimdi de şeytanlaştırılıyor, bu hikayeden nasıl bu kadar güçlü çıktı?
Caner Alper: Kadınlar hala aynı duygusal baskılarla başa çıkmaktadır. Bir yüzyıl önce kadınlar için belirlenen duygusal standartlar bugün hala çok fazla değişiklik olmadan devam etmektedir. Bihter, modern ilişkilerde çok yaygın olan zorluklarla başa çıkar. Kitabın olay örgüsüne sadık, ama uyarlama yapıldığı için final ve akışta değişiklikler olan bir hikaye…
Bihter bizim ruhumuzu yansıtıyor
Mehmet Binay: Bizim gibi geleneksel ailelerden gelen toplumlarda çocuklara ve yetişkinlere konfor alanıyla özgürlük arasında hep bir tercih sunulur. Çoğu zaman konfor alanını seçer insanlar. Biz Caner’le asla konfor alanını seçmedik, ne çekirdek ailelerimizde ne de toplumsal temsiliyetimizde. Dolayısıyla aslında Bihter bizim ruhumuzu da yansıtıyor. Filmdeki karakterleri kendi içinizde sevemezseniz onları beyazperdeye de yansıtmanız zorlaşır. Tabii mesafeyi de korumayı bilmeniz gerekiyor. Ama bir kadının binlerce yıldır zorla sokulduğu rolden hisleri ve doğru bildikleri için sıyrılmaya çalışması bize zaten çok yakın bir his ve hayat prensibi. Hiç zorlanmadık bu hikayeyi sinematografik olarak inşa ederken.
Behlül için Bihter bir heyecan mıydı? Bihter, Behlül’ün erkeklik sınırlarını zorladı diyebilir miyiz?
Caner Alper: Halit Ziya Uşaklıgil Aşk-ı Memnu’yu yazarken aslında döneme göre yorumlanmaya açık hale getirmiş. Ben okurken aslında Nihal’in perspektifinden yazıldığını hissettim ama bu kişisel bir bakış açısı. Dolayısıyla romandaki Behlül ile Boran Kuzum’un hayat verdiği arasında da farklılıklar olacaktır. Bihter’in filmin sona doğru bir sahnesinde aynanın karşısında makyajını yaparken kameraya doğru dönüp “Behlül gelmedi, ben gidip onu aldım” diye bir cümlesi var ve hemen ardından gelen güçlü diyalog sahnesi. Bizim adaptasyonumuzda erkeklik sınırlarını zorluyor mu? Epey!
Magazine yansıyan isimlere çok şaşırdık
Cast seçimlerini çok merak ediyorum, film kadar cast seçimleri de çok konuşulmuştu çünkü. Nasıl karar verdiniz kafanızda olan isimler miydi ya da olmasını istediğiniz gelemeyen birileri oldu mu?
Mehmet Binay: Oyuncu seçimi ortak bir süreç oluyor ama yapım şirketlerinin tecrübesi günümüz dünyasında büyük rol oynuyor. Biz bağımsız filmlerle başladık sinemaya 12 yıl önce ama bu süre içinde sektör o kadar gelişti ki, hem oyunculuk portföyü hem de yapımcılığın gücü başka bir noktaya geldi. Biz dizi izlememeye çalışıyoruz. Tabii çok beğenerek izlediğimiz işler var ama dolayısıyla sektördeki oyuncuların hepsini tanımıyoruz. TAFF’tan Arman Güvenç ve cast konusunda deneyimli dostlarımız bazen kulağımıza güzel tavsiyeler fısıldadılar. Seçmelerde de bizzat kendimiz değerlendirme imkanı edindik.
Caner Alper: Audition (deneme çekimi) süreci önemli. Yapım için ticari isimler arasından deneme çekimleri yapıp montajlıyoruz. Dönem işlerinde, oyuncunun burun estetiği yaptırmış olup olmadığına, diş yapısına hatta spor yaparken protein tozu kullanmış olup olmadığına bile dikkat ediyoruz. Yapım kadrosuna bütün bunların sonucunda kimlerin olabileceğini hangi oyuncuların da bu rol için aklımızdakinden farklı bir yerde bulunduğunun raporunu veriyoruz. Magazin dünyasına yansıyan isimlere biz de çok şaşırdık. Kimin hayal gücünden nasıl çıktığını anlayamadığımız pek çok isim anıldı, bazıları masada konuşulmamıştı bile…
Çok bilinen ve konuşulan bir hikaye halk arasında da çok seviliyor, geri dönüşler konusunda beklentileriniz neler?
Mehmet Binay: ‘Bu daha estetik, zeki ve nüktedan bir Bihter olmuş’ denmesi.
Caner Alper: Bihter’in hikayesi olarak, onun güçlenme ve seçimlerini sergileme hikayesi bu. “Geçen yüzyılda yazılmış klasik bir romanın bir buçuk saatte, hızla anlatılmış bir versiyonunu eğlenerek seyrettim” demelerini isterim.
Ataerkil yapının baskısı altındaki özgürlüklerimizi savunmak zorundayız
Televizyonda ya da beyazperdede güçlü kadın portrelerini nasıl buluyorsunuz?
Caner Alper: Binlerce yıl önce Yunan mitolojisindeki ‘Athena’ kadının gücüne en güzel örnek. Denizler hakimi ‘Poseidon’ Atina şehrinin en önemli ihtiyacını çözeceğini vaad eder ve asasını yere var gücüyle vurur, su çıkarır. Zeus’un kızı, akıl, bilgelik ve sanat tanrıçası Athena ise şehre zeytin fidesi hediye eder, yarışmayı kazanır. Ayrıca Truva savaşının finalini belirleyen ahşap at fikri de onundur. İşte ben, sanat eserlerinde kas gücünün değil aklın tezahüründeki kadınları seyretmeyi seviyorum.
Mehmet Binay: Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100’üncü yılında bu roman-film adaptasyonunu yapmış olmak anlamlı çünkü o dönemde olduğu gibi bugün de varoluşsal sorularla uğraşıyoruz. Biz nerdeyiz, kimiz, batılı mıyız doğulu mu? Bu soruların cevabını 1920’lerde aradığımız gibi bugün de tartışıyoruz. Özellikle toplumsal cinsiyet ve kimlik, aidiyet meseleleri hep gündemimizde. Binlerce yıllık ataerkil yapının baskısı altındaki kişisel özgürlüklerimizi ve medeni haklarımızı savunmak zorundayız.