İktidar toplumun siyasetsizleşmesini, siyasetin yalnızca Meclis ve Saray duvarları içinde kalmasını arzuluyor. Her türlü hak arama ve protesto eylemi engelleniyor, grevler erteleniyor, kadın hareketinin yürüyüşlerine de Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine de Akbelen köylülerine de şiddetten kaçınılmıyor.
Sivil toplum neredeyse nefes alamıyor. O kadar ki aslında Meclis bile birçok konuda devre dışı; Saray’da hazırlanan tasarıların, politikaların icra sahnesi haline gelmiş durumda. O kadar ki gündeme getirilen bazı konulardaki düzenlemelere dair tasarılardan ilgili bakanların da habersiz olduklarını görüyoruz zaman zaman.
Yeni anayasa için bazı amaç ve çerçevelemeleri danışmanlardan duyuyoruz ama Ak Parti üst yönetiminin haberdar olmadıklarını bazı gerilimlerden anlıyoruz.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi kararlarının dikkate alınmadığı, var olan anayasanın temel hükümlerinin bile uygulanmadığı bir dönem yaşıyoruz. Ne Rusya’dan alınan doğalgazın fiyatını ne de Akkuyu Nükleer Santrali için yapılan anlaşmanın taahhütlerini biliyoruz.
Kim tarafından nasıl ve hangi hedeflerle hazırlandığı belli olmayan son derece gerici bir eğitim stratejisi metniyle karşı karşıyayız.
İktidar blokunun bu siyasetsizleşme sürecini daha da keskin politika ve söylemlerle derinleştirmeyi arzulayacağından kuşku yok.
Erdoğan’ın yerel seçimlerin sonuçlarına bakarak hayal ve hedeflerinde ya da siyaset tarzında çok büyük değişiklik olmasını beklemek gerçekçi değil. İktidarı oluşturan zihni koalisyonun dünya okumasını, Türkiye hayalini değiştirmesini de beklemek gerçekçi değil.
Yerel seçimlerin gösterdiği bir başka önemli toplumsal veri; iktidar blokunun seçmen desteğinin gerilemiş, Ak Parti ve MHP toplam oyunun yüzde 40’a inmiş olması.
Öte yandan şimdi yerel iktidarları kazanmış, siyaset üretme ve siyasi gündeme müdahale imkanı genişlemiş ve de moral üstünlük kazanmış bir CHP var.
Bu tablonun değişmesi, iktidar blokunun seçmen desteğindeki gerilemenin kalıcı bir eğilime dönüşmesi yalnızca Erdoğan’ın ve iktidar blokunun yapacaklarına değil CHP’nin de 2028’e kadar nasıl bir siyaset öreceğine bağlı.
Benim anladığım, CHP’nin yeni siyaset tarzının ilk hedefi iktidarın siyasetsizleşme stratejisini bozmak, hayatın her alanında siyaset demek, siyaset yapmak. Devir alınan her belediyenin borç yükünün yaygın biçimde afişe edilmesi gibi sıradan görünen hareketin bile üreteceği toplumsal eğilimleri etkileyecek sonuçlar var.