
HAYDAR ŞAHİN
haydarsahinn@gmail.com
@haydarsahinn
Temel motivasyonu insanların hayatını kolaylaştırmak olan teknolojinin son yüz yıl içerisinde geldiği nokta tahayüllerimizin çok ötesine ulaştı. Hayat pratiğimizi kökten değiştiren bu ilerleme, doğru kullanıldığında fayda sağlıyorken, yanlış kullanımı insan hayatını tehlikeye atacak bir işleve bürünebiliyor. Nükleer santral kazaları gibi teknolojik kazaların yarattığı büyük yıkım teknolojinin güvenirliğini halk arasında sıkça sorgulatıyor.
Son otuz yıl göz önüne alındığında, insan hayatını en derinden etkileyen teknolojik yeniliğin, şimdilerde günlük hayatımızın ayrılmaz bir parçası olan mobil telefonlar olduğu tartışmasız bir gerçektir. Mobil telefonların yaygınlaşmasıyla birlikte gerekli olan altyapı, şehirler için söyleyecek olursak, yerleşim yerlerinde fazlasıyla göz önünde. Bunlardan, hakkında oldukça fazla spekülatif bilgi dolaşan baz istasyonlarının, halk arasında bilindiği gibi gerçekten insan sağlığına doğrudan bir zararı olup olmadığı tartışmalı.
Baz istasyonu, diğer radyo antenlerinden farklı olarak bilgi alış verişinin çift taraflı olduğu, elektromanyetik dalga yayan ve alan bir iletişim aracıdır. Her şeyden önce elektromanyetik dalgaların sınıflandırılmasını ve tanımını yapmak baz istasyonlarının nasıl çalıştığını anlamamızı kolaylaştıracaktır. EM(elektromanyetik) bir dalga temelde dalga boyu ve frekans olmak üzere iki ana karakteristik özellik gösterir. Bir EM dalganın dalga boyu ve frekansı arasında ise ters orantı olacak şekilde bir bağlantı vardır. Yani dalga boyu yüksek olan bir EM dalganın frekansı düşüktür ya da tersine dalga boyu düşük olan bir EM dalganın frekansı yüksektir. EM ışınlar ise dalga boylarına göre sınıflandırılabilir. Buna göre düşük dalga boyundan yüksek dalga boyuna kadar oldukça geniş bir spektrum karşımıza çıkar.

Baz istasyonları mikrodalga boyunda yayılım yapar ve teslim alır. Yani spektruma bakıldığında bir milimetre ile bir metre arasında dalga boyuna sahip dalgalar mikrodalga olarak adlandırılır. Gözümüz bu bölgedeki ışınlara duyarlı değildir ve doğal olarak bu dalga boyuna sahip ışınları çıplak gözle göremeyiz. Çevremizde neredeyse her şey belirli dalga boylarında ışıma yapar, daha bilimsel bir tabirle radyasyon yayar. Yani siz bu satırları okurken baktığınız ekranın yaydığı radyasyonu gözleriniz algılar ve görüntüye çevirir. Radyasyon ifadesi günlük dil alışkanlıklarımızdan dolayı doğrudan kötü bir çağrışım yapsa da dilimizdeki doğrudan karşılığı ‘ışıma/ışınım’ dır. Yani görülebilir ya da görülemez her bölgede ışıma yapan cisim aslında radyasyon yayar. Ancak radyasyonu iyonlaştırıcı radyasyon ve iyonlaştırıcı etkisi olmayan radyasyon olarak ikiye ayırabiliriz. Tehlikeli olan ve insan sağlığına zararı bilimsel olarak tespit edilmiş radyasyon türü, iyonlaştırıcı radyasyondur. Bu tür radyasyonlar genelde elektromanyetik spektrumun mor ötesi diye adlandırdığımız bölgenin altındaki bölgededir. Yani düşük dalgaboyuna fakat yüksek frekansa, başka bir deyişle de yüksek enerjiye sahiptirler.
Elektromanyetik dalgalar, elektrik ve manyetik bileşenlere sahip ışık hızında yayılan dalgalardır. Elektromanyetik dalgaların şiddeti bu iki bileşene bağlı olmakla birlikte dalga boyu veya frekansına göre şiddeti değişkenlik gösterebilir. Yani bir elektromanyetik dalganın herhangi bir cisim üzerinde yaratacağı etkiyi dalga boyuna veya frekansına bakarak elektriksel ve manyetiksel şiddeti olarak hesaplayabiliriz. İyonlaştırıcı radyasyon ise elektriksel şiddeti kuvvetli olup, vücudumuzda bulunan atomların yapısını bozabilecek radyasyon türüdür. İyonlaşma bir atomun bir elektronunu kaybederek +1 yüklenmesi durumuna denir. Bu tür durumlarda ise birbirleri ile bağ kurarak molekülleri oluşturan atomların denge durumu bozulur ve molekül yapısında değişiklikler gözlenebilir. Moleküllerden oluşan hücrelerimiz ise böyle bir durumda işlevini yerine getiremez hale gelir ve kanserli hücreler oluşmuş olur.
Yaşadığımız evrenin her yeri radyasyonla dolu ve bundan kaçmak mümkün değil. Çevremizdeki tüm bu canlı çeşitliliği iyonlaştırıcı olmayan radyasyonun varlığına adapte olabilmiş, bu havuzda kendini var etmeyi başarmıştır. Ancak elbette bu doğrudan iyonlaştırıcı olmayan radyasyonun hiçbir etkisi yok anlamına gelmez. Spektrumda bu aralık çok geniş olduğundan genel bir tespit yapmak mümkün olmasa da belli aralıklar için bu radyasyon türünün insan sağlığı üzerine bir etkisinin olup olmadığı uzun yıllardır araştırmaların konusu oldu. Geniş örneklem gruplarına ihtiyaç duyan ve etkiyi dolaylı yollardan anlayabilen bu araştırmalar net sonuçlar veremese de limit değerler içerisinde iyonlaştırıcı olmayan radyasyonun herhangi bir zarar verici etkiye sahip olduğunu söyleyememiştir.
Baz istasyonları elektromanyetik spektrumun mikrodalga aralığında radyasyon yayıp aldığını söylemiştik. Mikrodalgalar iyonlaştırıcı özelliği olmayan dalgalar arasında yer alır. Ancak doğrudan bir ışın demetinin iyonlaştırıcı etkisi olmasa da yüksek yoğunluklarda, daha doğru bir ifadeyle yüksek şiddetlerde maruz kalındığında sağlığa bir etkisi olup olmadığı esas tartışmalı konudur.
Telefon kullanımının artmasıyla birlikte artan talebe yanıt vermek isteyen telefon operatörleri, kapsama alanını artırmak adına baz istasyonlarını bal peteği modeline göre tüm yerleşim yerini kapsayacak şekilde konumlandırırlar. Bir istasyon, çevresindeki tüm istasyonlarla iletişim halindedir ve belirli bir kapasitede mobil cihazla iletişim kurabilir. Teknolojisine bağlı olmak üzere değişkenlik gösterebilir ancak genel olarak bir istasyon aynı anda yüz civarı cihazla iletişim kurabilir. Daha fazla oluşan taleplerde, iletişim kurmak isteyen mobil cihaz cevap alamayacaktır. Bu tür müşteri şikayetlerini önlemek isteyen operatör şirketleri ise kapsama alanı içerisinde yer alan bölgeye birden fazla baz istasyonu kurabilmekte. Yani insanların yoğun yaşadığı bölgelerde baz istasyonlarına çok daha sık rastlanırken, nüfus yoğunluğunun az olduğu bölgelerde daha az görmek mümkündür.
Talebe göre şekillenen bu altyapı inşası elbetteki operatörlerin tamamıyla isteklerine göre şekillenmiyor. Türkiye için, BTHK (Bilgi Teknolojileri ve Haberleşme Kurumu) bu alanda dünya standartlarını takip ederek belli şartlar altında ve ICNIRP’nin (The International Commission on Non-Ionizing Radiation Protection – Uluslararası İyonlaştırmayan Radyasyondan Koruma Komisyonunun) belirlediği limit değerlere uymak koşuluyla baz istasyonlarının konumlandırılmasına müsaade etmektedir. ICNIRP’nin belirlediği koşullar birçok Avrupa ülkesi tarafından kabul görmekte ve güvenilirliği sorgulanmamaktadır. Bu değerler ün yüksek alan şiddeti 41.2 volt/metre olacak şekilde belirlenmiş olmasına rağmen birçok ülke bu değerin çok daha altındaki değerleri kabul etmiştir. BTHK’nın ülkemiz için koyduğu değer bu değerin dörte birine denk gelecek şekilde belirlenmiştir.
ICNIRP’nin belirlediği değerler, WHO (Dünya Sağlık Örgütü) gibi kurumlarca kabul edilip pek çok rapora dayanarak belirlenmiştir. Ortalama olarak bir baz istasyonunun yaydığı elektrik alanın şiddeti ise size olan mesafesine ve dalga yoğunluğuna bağlı olarak değişkenlik gösterir. Bu değeri e-devlet üzerinden adres girerek öğrenmeniz mümkündür. Eğer ölçülen değer BTHK’nın ülkemiz için belirlediği en yüksek değer 10 V/m üzerinde ise BTHK ile iletişime geçerek gerekli itirazlarda bulunmanız mümkün. Ancak baz istasyonları kurulurken zaten bu kontrollerden geçmiş olduğunu ve bu değerlere göre konumlandırıldığını söylemek gerekiyor. Yine BTHK’nın hazırladığı, baz istasyonlarının insan sağlığı üzerindeki etkisini kıyaslayabilmemiz açısından şu karşılaştırmalara bakmakta fayda var:
Çalışma gerilimi = (110 – 220)V , çalışma frekansı = 60 Hz, uzaklık = 30 cm
Cihaz Elektrik Alan Şiddeti (V/m)
Elektrikli battaniye 250, Mikrodalga fırın 250, Su ısıtıcısı 130, Notebook (Wireless açıkken) 100, Müzik seti 90, Bilgisayar monitörü arkası (tüplü) 80, Buzdolabı 60, Ütü 60, Mikser 50, Ekmek kızartıcısı 40, Saç kurutma makinesi 40, Televizyon 30, Kahve makinesi 30, Bilgisayar monitörü önü (tüplü) 25, Elektrikli süpürge 16, Cep Telefonu 5-15, Wireless modem 5 – 10, Baz istasyonu 10.
Bu karşılaştırma göz önünde alındığında baz istasyonlarının günlük hayatımızdaki pek çok elektronik cihazdan daha masum olduğu anlaşılabilir. Elektrik alanın düşük değerlerde insan hayatına etkisi halihazırda net olarak ortaya konulamamışken baz istasyonlarının kanser yaptığına dair halk arasındaki söylenti oldukça şaibelidir. Aksi ispat edilemediği sürece halk arasında baz istasyonlarının biyolojik olarak yarattığı zarar psikolojik zarardan daha fazla olmadığı net bir şekilde söylenebilir. Ayrıca, bina tepelerinde gördüğümüz cihazlarla aynı prensiplere dayanarak çalışan cep telefonlarımızın da aslında birer mini baz istasyonu olduğunu unutmamak gerekiyor. Kanıtlanamamış herhangi bir biyolojik zararı bulunmayan bu cihazların yarattığı panik halk psikolojisini bozan birer etkiye sahip. Bu konudaki bilgi kirliliğinin önüne geçmek şimdilik biyolojik gerekçelerden daha elzem.