• SANAT
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11'i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • SPOR
  • VPN HABER

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Basın kartı verilmeyen Alman gazeteci yazdı: Ahlaksız teklif yapıldı

12/03/2019 11:24

Basın kartı yenilenmediği için hafta sonu Türkiye’den ayrılmak zorunda kalan Alman gazetesi Der Tagesspiegel’in Türkiye muhabiri Thomas Seibert, döndükten sonra gazetesinde kaleme aldığı ‘Türkiye’ye acı veda: 22 yıl sonra kovuluşum’ başlıklı yazıda Türkiye’nin yakın tarihindeki değişimini anlattı.

Fotoğraf: Der Tagesspiegel

Geçen haftalarda önce Avrupalı bazı gazeteciler İstanbul’daki bir AB zirvesine basın kartlarının henüz verilmemiş olması nedeniyle içeri alınmamış, sonrasında ise Seibert dahil üç Alman gazetecinin başvurusu reddedilmişti. İki gazeteci hafta sonu çalışma iznini yenileyemeyeceği için Almanya’ya dönmek zorunda kalmıştı.


O gazetecilerden Seibert’in Der Tagesspiegel için kaleme aldığı yazı özetle şöyle:

Erdoğan’la belediye başkanıyken tanışmıştım, futboldan konuşmuştuk

Erdoğan’la tam 22 yıl önce tanıştım. 1999 yılının mart ayında infaz edilen hapis cezasına başlamadan İstanbul’da yabancı basını davet etmişti. … Boğaziçi kenarında bir Osmanlı sarayında gerçekleşen toplantıda Erdoğan’ın yanında oturuyordum. Futbol hakkında konuştuk biraz.

20 yıldan fazla bir süre boyunca Erdoğan’ın Türkiye’nin en güçlü adamına dönüştüğü o yükselişi gözlemledim. Ama Erdoğan hükümeti artık beni bir gazeteci olarak hoş görmüyor.

Kızım İstanbul’da doğdu büyüdü ve saz çalmayı öğreniyor

Bu 20 yılı aşkın sürede çok şey değişen tek yer Türkiye değil. Benim hayatım ve ailemin hayatı da Türkiye ile iç içe geçmiş durumda. Kızım Julia İstanbul’da doğdu ve büyüdü. Azimli bir müzisyen ve konservatuarda klasik gitar eğitimi alıyor ve Türk müziğine ilgisi nedeniyle saz çalmayı öğreniyor. Kendisi de Tagesspiegel İstanbul muhabiri eşim Susanne Güsten Türkiye’deki uluslararası binicilik turnuvalarında Türkiye adına binicilik yapıyor. Ben de İstanbul’un barlarında çalan iki farklı rock grubunda enstrüman çalıyorum. Evimizin iki diğer üyesi ise Türk sokak kedileri Plisch ve Plum.

Orhan Pamuk’u tanıdığımda utangaç bir adamdı

Bir gazeteci olarak Türkiye’nin bu süreçte nasıl değiştiğini şahsen deneyimledim. Daha sonra Nobel Edebiyat Ödülü alacak Orhan Pamuk 90’lı yıllarda tanıştığımda utangaç bir adamdı – o kadar utangaçtı ki insanlarla bir araya geldiğinde alnında boncuk boncuk ter olurdu. 2007’de aşırı sağcılar tarafından öldürülen Türk-Ermeni gazeteci Hrant Dink, bir mahkeme salonunda milliyetçiler tarafından saldırıya uğradığında yumrukları havada korkusuzca karşılık veren bir savaşçıydı.

Başörtülü öğrencilere müdahaleyi de yazmıştım, Gezi Parkı’nı da

Devletin muhalifleri nasıl idare ettiği tüm bu yıllar boyunca gündemde olan bir konuydu. İlk yıllarımda Boğaziçi’nde üniversiteye başörtüyle girmek istediği için polisin TOMA’larından tazyikli sularla geri püskürttüğünü yazmıştım. 15 yıl geçti, aynı TOMA’lar Gezi Parkı’ndaki göstericileri hedef aldı.

Reformları da gördüm ‘Eski Türkiye’nin yükselişini de

Erdoğan AKP’si 2002 Kasım’da iktidara geldikten sonra ülkenin yaşadığı reform dönemini de deneyimledim: İdam cezası kaldırıdı, askeri güç baskılandı ve sivil toplum güçlendirildi.

AB Türkiye’ye omuz silktiğinde de buradaydım, reform hareketi yavaşladığında, yasak ve tabuların olduğu ‘eski Türkiye’nin eli tekrar güçlendiğinde de buradaydım.

Türk-Almanlar Türkiye’ye dönüyordu, bu eğilim tekrar tersine döndü

Türkiye ekonomisinin patlama yaşadığı altın yıllarda daha iyi bir gelecek gördüğü için Türkiye’ye dönme kararı alan genç ve azimli Türk-Alman vatandaşlarla röportajlar yaptım. İki yıl ABD muhabirliği yaptıktan sonra Türkiye’ye geri döndüğümde 2016 darbe girişiminden sonra giderek artan baskılar sonucu Türkiye’den Almanya’ya yeniden bir göç başladı.

Silah arkadaşlığımızı Türkiye’de herkes biliyor, Almanya’da sadece tarihçiler

Neredeyse her Türk’ün Almanya’yla bir bağlantısı var. Birinci Dünya Savaşı’ndaki silah arkadaşlığını Türkiye’de ilkokul çocukları bile biliyor, Almanya’da ise bunu sadece tarihçiler biliyor.

Yıllar süren iniş ve çıkışlar süresince bir gazeteci olarak endişem hiçbir zaman Türkiye’yi aşırı övmek veya terslemek olmadı. Benim yaptığım olayları açıklamakla ilgiliydi çünkü dünyada Türkiye dışında hiçbir ülke Almanya’ya hem bu kadar yakın hem de bu kadar yabancı değil. Dil bariyeri, kültürel ve dini farklılıklar, tamamen farklı tarihsel bakış açıları – tüm bunlar Türkiye’yi tekrar tekrar çözülmesi gereken bir gizeme dönüştürüyor. Bu bir Türkiye muhabiri için çok heyecan verici ve büyüleyici olsa da bazen de hayal kırıklığına uğratabiliyor.

Çünkü örneğin okurlarıma Erdoğan’ın neden olduğu kişi olduğunu, yaptıklarını neden yaptığını, biyografisini ve ülkesindeki siyasi kültürü açıklarken yeri geldi kendisini savunan eleştiriler de yaptım.

Türkiye’de Kürtlerin neden ikinci sınıf vatandaş gibi hissettiğini ve neden ellerine silah aldıklarını yazdığımda, bazı çevrelerce terör örgütü PKK’nın dostu ilan edildim.

Alman gazetecilerin akreditasyonu pazarlık gücü olarak kullanılıyor

Tüm bunlarla yaşamak zorundasınız. 1997’den beri Türkiye’de akreditasyonlu bir gazeteciydim. 15 yıl hatta daha uzun bir süre yabancı gazetecilere verilen çalışma izinleri sadece bir formaliteydi. Ama son birkaç yıldır yıldır Ankara, Alman gazetecilerin Türkiye’deki akreditasyonlarını pazarlık gücü olarak kullanıyor. Bu yüzden her biri Türk hükümetinden zılgıt yiyen, Spiegel muhabiri Hasnain Kazim, Frankfurter Rundschau’dan Frank Nordhausen ve Stern’den Rafael Geiger de akreditasyonları onaylanmadığı için ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştı.

Şimdi Türkiye ZDF çalışanı meslektaşım Jörg Brase ve NDR’den Halil Gülbeyaz’ın çalışma izinlerini reddetti. Ve bizim diğer gazetecilere ibret olmamız isteniyor.

Sonrasında Ankara’dan Tagesspiegel’e ahlaksız bir teklif geldi: Thomas Seibert yerine başka bir gazeteci gönderin.

Türk hükümeti Alman gazete ve televizyonlarını kontrol edebilme hedefine ulaşamayacak.

İki Alman gazeteci Türkiye’den ayrıldı: Uluslararası basını da susturmaya çalışıyorlar

Spiegel’in Türkiye muhabiri: Türkiye’deki gazetecilerden çok daha özgürüz

Fransız gazeteci: Türkiye’de muhalif medya baskılansa da ‘hala hayatta’

İki Alman gazetecinin basın kartı başvurusuna ret

Bazı Avrupalı gazeteciler İstanbul’daki AB zirvesine alınmadı, Albayrak ‘Olabilir’ dedi

Avrupa Konseyi’nin basın özgürlüğü raporu: Türkiye 92 uyarının hiçbirine yanıt vermedi

Uluslararası Basın Enstitüsü: Türkiye’de medya özgürlüğünde ‘hiçbir ilerleme yok’

Freedom House raporu: Türkiye 2019’da da ‘özgür’ değil

Kategori:Aktüel

SON HABERLER

Polisler hastaneden ayrılan İnan Kıraç'ı arıyor

İş adamı İnan Kıraç, bugün bir hastanede check-up işlemlerin ardından bir araçla hastaneden ayrıldı. Kaçırıldığı iddiaları üzerine polis çalışma başlattı.

Fenerbahçe'den bedelli sermaye artırımı kararı: Hedef borç kapatmak

Fenerbahçe Futbol AŞ, 250 milyon lira olan sermayesini yüzde 400 artırarak 1 milyar 250 milyon liraya çıkarma kararı aldı.

İBB soruşturması: Yedi kişi daha tutuklandı

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) odaklı ‘yolsuzluk’ soruşturması kapsamında gözaltına alınan yedi kişi daha tutuklandı.

Trump yönetimi Harvard'ın yabancı öğrenci alma yetkisini iptal etti

ABD İç Güvenlik Bakanlığı, Harvard Üniversitesi’nin uluslararası öğrenci kaydetme yetkisini iptal etti.

Trump'ın Eğitim Bakanlığı'nı kapatma kararı durduruldu

ABD’de bir federal yargıç, Başkan Donald Trump’ın Eğitim Bakanlığı’nı kapatma kararının uygulanmasını durdurdu. 

Kılıçdaroğlu'na 'Soylu'ya hakaret' iddiasıyla fezleke
Yıldırım'ın 'gönlü razı değil': Beka tartışması yerelde gündem olmamalı

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 2 bin 761 gündür hapiste

YAZARLAR

Bir uyanışın tarihi: 19 Mayıs

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Elinden çıkanı kulağın duysun

Mustafa Dağıstanlı

Ali Özgentürk için: Böyle mi olmalıydı!

Ayhan Tinin

Çocuk, sınırsızlıkta değil, sınırda büyür

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Yazalım da ne yazalım nasıl yazalım!

Murat Sevinç

Senyör Amicis'in gazına geldim 

Behzat Şahin

Özel, İmamoğlu ve Yavaş'ın 'özenli' açıklamaları üzerine…

Murat Sevinç

GÜNÜN 11’İ

İhsan Çaralan: İster istemez akla 'ahtapot suç örgütü' tanımı geliyor

Emre Kongar: Erdoğan/AKP iktidarı, zayıfladığı dönemlerde, ömrünü uzatmak için, önce Kürt milliyetçiliğini kullanmıştır

Mine Söğüt: Rahat rahat konuşalım, Linet bu ülkede bizimle kalsın mı yoksa gitsin mi?

Mustafa Balbay: Kurtulmuş, 'Alevileri inciten bir şey demedim' yerine, özür dileyip ne düşündüğünü daha net ifade edebilirdi

Feray Aytekin Aydoğan: Mücadele ederek kazandığımız tüm haklar hedef tahtası hâline getiriliyor.

Alaattin Aktaş: Resmi tatillere niye ek yapılıyor?

Zeynep Altıok Akatlı: Türkiye'de barışın tartışıldığı bu günlerde, nefretin sanat üzerindeki gölgesi hepimize ağır geliyor

Nevşin Mengü: İnternet sitelerinin basın yasasına göre künyesi olmak zorunda

Gökçer Tahincioğlu: Kaç süslü lafla, 12 yaşında bir çocuğun öldürülmesinin üzeri kapanır?

Hediye Levent: ABD Dışişleri Bakanı Rubio'nun Suriye'de her an bir iç savaş patlayabileceğine dair açıklaması gündemde

Abdulkadir Selvi: Macaristan'da Orban, Türkiye'de Erdoğan kazandı; küresel proje çöktü

  • 9 SORUDA
  • YAZARLAR
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DİKEN ÖZEL
  • DİKEN'E TAKILANLAR
  • DÜNYA
  • EKONOMİ
  • KEYİF
  • MEDYA
  • POPÜLER BİLİM
  • SANAT
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 10 YAŞINDA
  • Künye
  • İletişim
  • Gizlilik ilkeleri
  • Çerez politikası

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi

×