• SANAT
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11'i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • SPOR
  • VPN HABER

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Spiegel'in Türkiye muhabiri: Türkiye'deki gazetecilerden çok daha özgürüz

10/03/2019 10:37

ARTHUR DIDIER DEREN

Yabancı basında sıklıkla Türkiye’deki gazeteciliğin umutsuz bir durumda olduğu belirtiliyor ve genelde analizler çarpıcı başlıklardan ve kaç gazetecinin tutuklandığının vurgulanmasından ibaret oluyor. Eğer Türkiye’deki gazeteciliğin eleştirilmesi gerekiyorsa, uzaktan ahkam kesmek durumun tam anlaşılmasına yardımcı olmaz. Peki sahada çalışan yabancı gazeteciler bu konuda ne düşünüyor?

Dünyanın farklı yerlerinden büyük basın kuruluşları için veya serbest şekilde çalışan yabancı gazetecilerle Türkiye’deki deneyimlerini ve Türk medyası hakkındaki fikirlerini konuştuk.


Söyleşi dizimiz Der Spiegel’in Türkiye muhabiri Maximilian Popp’la başlıyor…

Fotoğraf: Reuters

Maximilian Popp darbe girişiminin hemen ardından Türkiye’ye geldi. Alman gazeteci o tarihten bu yana Der Spiegel’in Türkiye muhabiri olarak çalışıyor.

Popp’la 30 Ocak 2019 tarihli söyleşimiz…

Türkiye’ye gelişiniz atanmanız üzerine mi gerçekleşti yoksa bu sizin kendi tercihiniz miydi?

Türkiye muhabiri pozisyonuna başvurdum ve adaylar arasından beni seçtiler.

Türkiye merkezli çalışmaya başladığınızdan beri genel olarak hangi konular hakkında yazıyorsunuz? 

Yazdığım haberlerin yüzde 90’ı siyaset hakkında. Kültürel ve toplumsal konularda ‘öteki Türkiye’ hakkında daha çok yazmak isterdim aslında ama son iki yıl burada olup bitenlerden dolayı çok yoğun geçti. Farklı bir konuda yazmaya fazla zaman kalmadı.

Bilgi edinmek açısından Türk hükümetini güvenilir bir kaynak olarak görüyor musunuz?

Türk hükümeti ile Spiegel arasındaki ilişkiler her zaman çok kolay olmayabiliyor. Benimle konuşan kişiler var ve bunun için minnettarım. Hükümetin içinden veya AKP’den kaynaklarım var. Resmi bilgi talebi yapmanız çok faydalı olmuyor. Almanya’da yapıldığı gibi bir bakanlığa bir e-mail yazsanız, bilgi talebinize bir cevap almak çok zor. İnsan tanımanız gerekiyor. Hükümetin kendi bakış açısını yaymak için kendine özgü kanalları ve yolları var. Bu sebeple yabancı medyaya bağımlı değiller. Aslında bu durum da muhalefetteki siyasetçilerle konuşmayı kolaylaştırıyor. Türk medyası baskı altında olduğundan ve çok az bağımsız kuruluş kaldığından dolayı birçok muhalif siyasetçi onları dinleyen biri olduğunda mutlu oluyor. Bizimle konuşmaları seslerini duyurmalarını sağlıyor. Dolayısıyla onlarla iletişime geçmek çok daha kolay.

Türk hükümeti ile Spiegel arasında özel bir ilişki olduğunu düşünüyor musunuz?

Hayır, durumun Spiegel’e özel olduğunu sanmıyorum. Genel olarak yabancı medyaya karşı bir tutum bu. Türk hükümeti bazen yabancı gazetecilerden huzursuz olabiliyor çünkü bu kuruluşların adil ve ölçülü olmadığını ve kendilerine karşı aşırı eleştirel olduklarını düşünüyorlar. Bu Speigel’in, aynı zamanda diğer birçok medya kuruluşunun yaşadığı bir sorun.

Türkiye ile Almanya arasındaki yakın ilişkilerin Alman bir yayın kuruluşunun Türkiye muhabiri olarak yaptığınız işi etkilediğini düşünüyor musunuz?

Türkiye ile Almanya arasındaki çok hassas bir ilişki çünkü Almanya’da yaşayan çok fazla Türk var. Dolayısıyla bazen Türkiye ile meseleler dış politika olmaktan çıkıp bir iç politika meselesine dönüşüyor. Bu yüzden tartışmalar bazen daha hararetli hale geliyor ve bu durum haberciliğe de yansıyor. Bazen ele alınan konular başka ülkelerle olacağından daha tartışmalı hale gelebiliyor.

Türkiye’de çalışmaya başladığınızdan beri gazeteciliğin icrasında herhangi bir değişiklik gözlemlediniz mi?

Dürüst olmak gerekirse, benim durumumda böyle bir değişiklik gözlemlemedim. Ben buraya darbe girişiminden sonra geldim. O dönem halihazırda işlerin kızışmış olduğu bir zamandı. İnsanlar zaten isimlerini vermeye korkuyordu. Açık konuşmak gerekirse, ben veya yabancı gazeteciler olarak biz, Türkiye’deki gazetecilerden çok daha büyük bir özgürlüğe sahibiz. Bu yüzden şikayet etmek biraz garip hatta komik geliyor. Ben hala hayli özgür çalışabiliyorum. İşimi aşağı yukarı Almanya’da yapacağımla aynı şekilde yapıyorum.

Bazen sorunlar da yaşıyorum elbet, çoğunlukla Güneydoğu’ya gittiğim zaman. Bölgede epey bir askeri mevcudiyet var, kontrol noktaları ve bunun gibi uygulamalar var. Başka gazetecilerin çok daha kötü deneyimleri olduğunu ve başlarının ciddi belaya girdiğini biliyorum. Hapse giren yabancı gazeteciler de oldu. Bunların hiçbirini önemsiz gibi göstermeye çalışmıyorum, bunlar korkunç ve olmaması gereken şeyler. Ama sadece kendi tecrübelerimle konuşabilirim. Burada iki buçuk yıldır çok da sıkıntı çekmeden çalışıyorum.

Türkiye’de gazeteci olmayı Almanya’da gazeteci olmakla kıyaslayabilir misiniz?    

Nerede olursanız olun, başka bir ülkede muhabir olmak kendi ülkenizde olmaktan farklı. Lakin, bence Türkiye muhabirliği yapmak çok özel bir iş, çünkü bir taraftan insanların Türkiye hakkında Latin Amerika’da bir ülke hakkında olacağından daha fazla fikri var.

Öte yandan bu insanların Türkiye hakkındaki fikirleri şoke edecek derecede kısıtlı. Almanların Türkiye hakkında bildikleri utanç verici. Almanya’da kimse Türkçe konuşmuyor, bütün bu tarihe ve oradaki büyük Türk topluluğuna rağmen. Bu epey çarpıcı aslında. Bu durum işi bazen sizin için daha alengirli hale getiriyor çünkü tüm gözler üzerinizde.

Özellikle Türkiye’den bahsettiğimizde tabii ki iyi veya kötü milyonlarca farklılık var. Toplumsal düzlemde  konuşacak olursam, insanların hala bu kadar açık ve konuşmaya istekli olduğunu görünce şaşırdım. Türkiye’nin her yerinde, hemen hemen her zaman hoş karşılanıyorsunuz. İnsanlar sizinle konuşuyor ve bu Almanya’dan çok farklı.

Toparlamak gerekirse, kulağa tuhaf gelebilir ama Türkiye’de gazeteci olarak çalışmaktan keyif alıyorum. Bu ülke Alman klişeleri arasından görüldüğünden çok daha modern, açık, çoğulcu ve hızlı değişen bir yer.   

Türk medyasına ilişkin düşüncelerinizi öğrenebilir miyim?

Bence herkes Türk medyasının durumunu biliyor. Üstünde durulması gereken önemli nokta ise hala işlerini farklı şekilde yapmaya çalışan medya kuruluşlarının var olduğu. Siz onlardan birinde çalışıyorsunuz. Diken buna iyi bir örnek. İnsanların büyük bir bir baskı altında olduğunu ama yine de gerçeği aramak için savaştıklarını gösteriyor.

Türk medyasında her zaman ‘yandaşlık’ sorunu vardı, Erdoğan’dan önce bile. Şimdi de hala öyle ama muhalif tarafta fazla bir şey kalmadı. Dürüst olmak gerekirse, ben o kadar da kötümser değilim çünkü internetle ve sosyal medyayla birlikte bir çeşit karşı anlatı mevcut. İnsanlar Twitter’ı takip ediyor, insanlar Diken’i takip ediyor, insanlar diğer projeleri takip ediyor. Twitter burada başarılı ve alternatif bir platform oldu.

Tabii ki Türk medyası zor bir durumda ve tekrar söyleyeyim: Ortamı olduğundan daha pembeymiş gibi göstermek istemiyorum. Ama Türk medyası bazen yansıtıldığı gibi tamamen ölmüş de değil.

Bilgi edinmek açısından, bağımsız Türk medya kuruluşlarını güvenilir buluyor musunuz?

Başlangıç olarak, bu medyalar daha az kurumsal. Bir geleneğe sahip değiller. Büyük basın kuruluşlarının sahip olacağı itibara henüz kavuşmadılar. Çok zor bir ortam olduğunu da düşünürsek bazı tavizler vermeniz gerekiyor.  Türk medyasını açık ve eleştirel bir tutumla olmakla birlikte, bir bilgi kaynağı olarak okuyorum. Kelimesi kelimesine saf hakikatmiş gibi kabul etmem. Doğrusunu söylemek gerekirse, mesela Hürriyet ve Milliyet gibi gazeteler benim bir numaralı bilgi kaynağım değil.

Geleneksel Türk gazetelerinin hala iyi hikayeler ve habercilik sunduğunu düşünüyor musunuz?

Sunuyorlar ama artık hepsi malum bir ajanda etrafında şekillendiriliyor ve yönlendiriliyor. Hürriyet Demirören ailesi tarafından satın alındı, hükümete yakın bir aile. Önemli ve köklü bir gazeteydi ama artık bağımsız değil. Bu gazetenin başına gelenler oldukça üzücü. Cumhuriyet’in kendi sorunları vardı.

Tüm bunlar artık iyi habercilik olmadığı anlamına gelmiyor ama geleneksel gazeteler yandaşlaştı. 

Kategori:Diken özel

SON HABERLER

İmamoğlu'nun telefonu: İBB bürokratı evinde olduğunu söyledi, arama talep etti

Tutuklu İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun ikinci telefonunun yerini İBB Teknoloji Grup Başkanı Erol Özgüner’in söylediği ortaya çıktı.

Fatih Altaylı'ya 'tehdit': Suç duyurusunda bulunuyorum

Gazeteci Fatih Altaylı tehdit edildiğini açıkladı.

Galatasaray'ın takım otobüsüne taşlı saldırı

Bugün Göztepe’yi 2-0 mağlup eden Galatasaray’ın takım otobüsüne taşlı saldırı düzenlendi.

ABD'li şarkıcı Billy Joel, beyin hastalığı nedeniyle tüm konserlerini iptal etti

ABD’li şarkıcı ve söz yazarı Billy Joel, işitme ve görme duyularını etkileyen beyin rahatsızlığı nedeniyle Kuzey Amerika ve Britanya’da vereceği tüm konserleri iptal etti.

Altın Palmiye İranlı yönetmen Jafar Panahi'nin

78’inci Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye Ödülü’nü ‘Un Simple Accident’ filmiyle İranlı yönetmen Jafar Panahi kazandı.

Fransız gazeteci: Türkiye'de muhalif medya baskılansa da 'hala hayatta'
Araştırmacı Özkiraz: İmamoğlu yüzde 50.1, Yıldırım yüzde 48.5

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 2 bin 762 gündür hapiste

YAZARLAR

Bir uyanışın tarihi: 19 Mayıs

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Elinden çıkanı kulağın duysun

Mustafa Dağıstanlı

Ali Özgentürk için: Böyle mi olmalıydı!

Ayhan Tinin

Çocuk, sınırsızlıkta değil, sınırda büyür

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Yazalım da ne yazalım nasıl yazalım!

Murat Sevinç

Senyör Amicis'in gazına geldim 

Behzat Şahin

Özel, İmamoğlu ve Yavaş'ın 'özenli' açıklamaları üzerine…

Murat Sevinç

GÜNÜN 11’İ

Berkant Gültekin: Bahçeli bir bakıma tüm sırrı ve gizemi bozdu

Gündüz Vassaf: Gün, Harvard'la dayanışmanın günü

Mithat Fabian Sözmen: İşçi sınıfının taraftarlığı anonimliğe, edilgenliğe ve seyirciliğe mahkum

Selin Nakıpoğlu: Diyanet iktidarın emrindeki politik bir aygıt

Cihan Tuğal: Uluslararası ilişkileri aile ilişkilerinin belirlediği bir döneme mi giriyoruz?

Recep Genel: O mis kokulu salatalıklar, domatesler, marullar bizi yavaş yavaş öldürüyor

Rahmi Turan: Erdoğan'a 'ömür boyu cumhurbaşkanlığı' sağlanmak için çalışmalar olduğu iddiaları var

Timur Soykan: Türkiye'de yaşamak vahşi bir dolandırıcı ormanında hayatta kalmaya benziyor

Onur Çanakçı: 'Faizle değil, üretimle büyüme' anlayışının uygulanması şart

Özgür Müftüoğlu: Lozan dahil kurucu belgeler tartışılabilmeli!

Umur Talu: Adalet adına feryadı olan da kendine bakacak

  • 9 SORUDA
  • YAZARLAR
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DİKEN ÖZEL
  • DİKEN'E TAKILANLAR
  • DÜNYA
  • EKONOMİ
  • KEYİF
  • MEDYA
  • POPÜLER BİLİM
  • SANAT
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 10 YAŞINDA
  • Künye
  • İletişim
  • Gizlilik ilkeleri
  • Çerez politikası

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi

×