Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
Serdar Ortaç 1970 doğumlu, Ahmet Kaya’nın ve -resmi rakamlara göre- 650 bin insanın gözaltına alındığı 12 Eylül askeri darbesinde 10 yaşında bir çocuktu. Kaya’nın epeyce şarkısı o karanlık günleri anlatır. O günleri anlatan ve kalplerde en çok yer etmiş şarkılar da herhalde onun söyledikleridir…
Buna karşılık darbe sonrası politik mimarinin böyle şarkıya, türküye, kitaba, filme falan tahammülü yoktu. Bugün hala Ahmet Kaya posteri asılması ‘ceza gerekçesi’ haline gelebiliyorsa, işte ondandır…
Peki yeni ‘rejim’ ne istiyordu?
Onun yanıtı da herhalde Serdar Ortaç’ın bir şarkı sözünde gizliydi:
“Kaç kere tövbe eder
kaç cephede savaşır?”
Her dümeni çevirip, sonra tövbeler edip, ışıklar suratına dönünce de, ‘Abi anlamıyom’, ‘ben yaptım ama başkaları yapmasın’, ‘kandırıldım’ falan diyecek bir ‘model’…
Sanatta… Siyasette… Sporda… Akademide… Medyada… Her cephede!
Toplumsal muhalefetin her türlü baskı ve zorla sindirildiği, köşe dönmeciliğin, işini halletmenin, torpilin, liyakatsizliğin, kazandıkça daha da çok kazanmanın kutsandığı bir toplumsal modelin prototipidir o yüzden Serdar Ortaç.
Şarkısının sonunda dediği gibidir durum:
‘Bunun gibisini inan ki zor bulursun!’