Teğmen Çelebi’nin unuttuğu şu: Tarihi sadece birilerinin bugün nerede durdukları üzerinden okuyanlar, ideolojilerini siyasete esir ederler. (Tersten okursak CHP’nin de ideolojisinden koptuğu yönünde eleştirileri tartışabiliriz.) “Neden-sonuç” ilişkisi üzerine bir ekonomi-politik çıkarım yapmazsan hataya düşersin. Bir de iddialı bir siyasi figürsen hiç olmaz. Örneğin…
Cumhuriyet Gazetesi yazarı Zülal Kalkandelen “İkinci Cumhuriyetçiliğin Temelleri (Kırmızı Kedi Yayınevi) kitabında “Liberallerin Özal’a desteği ve 24 Ocak Kararları” başlıklı bölümde şu tespitleri yaptı: “… Bugün ‘liberal sol’ diye anılan grubun dinci sağa desteği, elbette ilk kez AKP ile gündeme gelmedi. Bu sapma, 1980’lerde tüm çıplaklığıyla ortaya çıkmıştı. 1960’larda Cumhuriyet devriminin önemini dile getiren Çetin Altan, sosyalizm ile vedalaşıp 20 yıl sonra ‘En büyük liberal sizsiniz’ diyerek Turgut Özal’a övgüler düzüyordu. Yıllar geçtikçe neoliberalizme verdiği desteği o kadar ileri bir aşamaya vardırmıştı ki, 8 Temmuz 2001’de tarihli Sabah Gazetesi’ndeki yazısında açıkça kapitalizmi savunmuştu: (İşçi sınıfı artık ilerici bir sınıf değil. Türkiye’de değişimin bayrağına TÜSİAD sahip çıkmaya çalışıyor.)…”
Yazar Zülal Kalkandelen’in yaptığı okuma belirleyici. Bugün saflaşma, 1950’lerden bu yana inşa edilen “devletle” buna karşı bağımsızlıkçı çizgiyi savunanlar arasında. Bugün iktidar bloğunun, muhalefet bloğundan daha tutarlı olduğunu iddia etmek, “neden-sonuç” ilişkisinden kopmayı da beraberinde getirir.