Bu masa devirmenin bizim açımızdan iki negatif sonucu oldu. İlki, aylardır beklenen aday açıklamasına dair coşkuyu köreltti. Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı açıklandığında seçmenin heyecanı büyük ölçüde sönmüştü. İkincisi de adayın elini kolunu bağlamaya yönelik adımın kabul görmüş olması. Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlarının Cumhurbaşkanı yardımcısı olarak önümüze konması sadece bir hukuk garabeti doğurmadı, aynı zamanda kent yönetimlerinin hafife alınması gibi bir anlayışı da görünür kıldı.
Mesele sadece yasal düzenlemelerin buna olanak verip vermemesi değil. Belediye başkanlıklarını bırakacaklarsa bu ayrı bir sorun, yapılacak bir yasal düzenlemeyle iki görevi aynı anda yürüteceklerse ayrı bir sorun. İlk durumda, sonuçların ne kadar ağır olabileceğini Murat Karayalçın örneği bize göstermişti. Dönemin Ankara Belediye Başkanı iken bu görevi bırakıp Sosyal Demokrat Halkçı Partinin başına geçmesi ve başbakanlık görevini üstlenmesinden söz ediyorum. Ankara’nın yeniden sosyal demokrat bir partinin adayı tarafından yönetildiğini görmek için beş dönem beklemek gerekti. Çeyrek yüzyıl yani! Üstelik bugünkü durumda her iki belediye başkanı da belediye meclisinde çoğunluğa sahip değil, yani başkanlık görevini bırakmaları durumunda belediye başkanlıkları AKP’ye geçecek.